Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan kitaplarını, Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan sözleri ve alıntılarını, Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan yazarlarını, Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yine bir Dağcı kalemi...
Kırım Tatar Türklerinin yurtlarından Ruslar tarafından sürülmesi, sürülen insanların hayvan yük vagonlarında üst üste bitmek bilmez acı yolculuğu, yurdundan koparılmışlık, vatan hasretinin halk kültürü ögelerine yansıyışı..
Yine bir hasretin üzerine yazılmış bir kitap.
Cengiz Dağcı'nın bizzat kendisinin de yaşadığı acıların sayfalara dökülüşü...
Türk Edebiyatı sadece Türkiye sınırlarından ibaret değildir, tüm Türk Dünyasında kültür köprülerinin kurulması adına Türkiye dışındaki Türklerin de eserlerinin ülkemizce tanınması ve okunması gerekmektedir. Şüphesiz ki o eserlerin başında da Dağcı'nın eserleri gelmektedir.
Sensiz ne aşk var, ne dert.
Sensiz ne yaşam var, ne ölüm.
Sen korkuyu dağıtan, gönlü şadlandıran.
Sen güzeli yaratan, şairleri doğuran.
Seninle katlanılır acılara, açlığa, yoksulluğa, sürgünlere.
“ Bir ulusun kendi tarihi toprakları üstünde yaşama hakkı doğal bir haktır; doğal olduğu kadar kutsal bir haktır da.Bu haktan hiçbir kimse ve hiçbir güç yoksun edemez onu…”

#okudumbitti
Cengiz Dağcı ile tanışma kitabım. Iki hikayeden oluşan kitabın, ilk hikayesi Ana özlemi barındıran bir hikaye. Okurken aklıma hep #jeanloisfournier geldi. Onda okuduğum o duygu yoğunluğunu aratmayan bir duyguyla yazmış Cengiz Dağcı.
Hatırlar mısıniz bilmem #hasanizzetindinamo nun #savaşveaçlar kitabını okuyanlar #açlık kitabı da neymiş demişlerdi.
Ben de Ana hikayesiyle bunu hissettim. Çok güzeldi. Çok duyguluydu. Içinde bolca Kırım türküsü olduğunu bilmediğim türküler barındırıyordu.
Ikinci hikaye de ister istemez bir #incememed aklıma getirdi. Ama Alimcan'i daha çok sevdim. Izninizle Alimcan'a söylemek istediklerim var :
Alimcan kardeşim. Rabbim imanını, kıldığın namazlarını kabul etsin.
Rus rakısını icmeyi reddedisinle cihadını kabul etsin.
Kuran-i kendi dilimizle de okumamız gerektiğini düşünmenle, ilmini amele dönüştürsun
Hırsızın eli kesilmesi mevzusu ile ilgili kişiler bazında bir ceza hükmü uygulanmaz,devlet eliyle uygulanir, hırsızın gerçekten ihtiyacı var mi yok mu araştırilir ve baskaca bir sürü şartı aranarak kesilirse kesilir. Kendimizce elini kesmek merhameti duymamız, Allah da zaten şöyle der gibi fikriyatimiz olmamalıdir. O kısım biraz tehlikeli. Sen hiç o işe ilimsiz girme olur mu canım kardeşim.
Sen ismi güzel diye Bekir Amcaya da bakma, onun yaşı büyük ama aklı küçük
ah keşke senin de dediğin gibi dini ilimle beraber hesap,fizik,kimya dersleri olan bilim de verilse
Tanıştığımıza çok memnun oldum sevgili kardeşim. Rabbime emanet
Bulacaktı Alim'i!
Ama nasıl?
Küçükyanköy değildi burası.
Yüce bir kent.
Küçükyanköy'ün bir ucunda bir tepeye tırmanır da iki avucunu boru yapıp aradığı adamın adını iki kez avaz avaz bağırırsa, sesi köyün her köşesine ulaşırdı.
Buradaysa...
Yollar sokaklar yetmiyormuş gibi demir parmaklıklı balkonlarıyla gök katlarında oturuyorlardı insanlar; gün ortasında ışıklar yanıyordu dükkânların pencerelerinde, ve herkes kendi âleminde, selâmsız, biri ötekinin yüzüne bakmaksızın geçip gidiyorlardı biribirlerinin yanından. Aliiiim! diye bağırmak mı istedin? Bağır işte! Kimse duymazdı sesini; duyarsa da, adam delidir diye, başını çevirip bakmazdı kimse yüzüne.
Benim ömrüm akan sığ sular gibi akıp gidiyor da haberim olmuyor diyordu içinden ve aynı anda içinde başka bir ses "Sessiz akan sular sığ olmaz , derin olurlar" diyordu.
İman dediğin yalnızca akıl ve gönüllerde değil, maddi varlığın üstüne temellenmesi gerekiyordu . Maddi tabandan yoksun bir insan inancından kolay kopabilirdi .