Yine İbn Mes'ûd: "Kişinin kendi vaziyetini yoklamasına lüzum yok. Eğer Kur'ân'ı seviyor ve oradaki hükümler hoşuna gidiyorsa, Allah'ı ve Resûlünü seviyor demektir. Eğer Kur'ân-ı Kerîm hoşuna gitmiyorsa, Allah'ı ve Peygamberi sevmiyor demektir."
Kur'ân-ı Kerim’de, "Allah yanında en üstününüz takvası en fazla olandır. " buyurulmuş, Allah Resûlü aleyhissalatu vesselâm da, "Arabın Acemden, Acemin Araptan üstünlüğü yoktur. Üstünlük yalnızca takvaya göredir." buyurmuştur. Takvayı kazanmak fırsatı ise bütün insanlara verilmiştir. Bu fırsatı kullanmamak ise, altta kalma cezasınu gerektiren bir kusur ve bir suçtur.
Tefekkür de Allah Teâlâ'nın işlerindeki hikmetleri ve güzellikleri anlamaya çalışmaktır. Allah Teâlâ tefekkürü de teşvik etmiş ve örneğin şöyle buyurmuştur:
"Neden tefekkür etmiyorsunuz?" "Tefekkür edin. "
"Gerçek akıl sahipleri göklerde ve yerde tefekkür edeler. "
"Allah âyetlerini size açıklıyor. Umulur ki, bunlarda tefekkür edersiniz. ”
Manevî hayat ise maddî hayattan çok daha önemlidir. Çünkü ceset ölürse, insan yalnızca geçici bir hayatı kaybeder. Ruh ve kalp ölürlerse, o ebedî bir saâdeti kaybeder.