"...Kendini bir kez olsun bu dünyanın bir parçası olarak gör, bir adamın emrinde yaşayan bir kadın olarak değil. Sadece kendisi için ve kendi ihtiyaçları için yaşayan bir kadın ol."
Hatanın tek başına bir anlamı yoktur; o hatadan sonra bizim ne olduğumuzun, neye dönüştüğümüzün önemi vardır. Belki bu hata seni geliştirir, daha mükemmel yapar. Bunu kim bilebilir ki ? Hadi ama Elena... Hayatında bir kez olsun anlamsız da olsa istediğin bir şeyi yap.
Anlatması zor ama hemen fark edilen bir şey... Seni dişi yapan bir şey... Günahın o tahrik eden kokusunu hiç farkında olmadan üstünde taşıyorsun. Senin gibi bir kadın için ağaçtaki bütün elmaları koparırım, isterse Tanrı beni affetmesin. Sen bana küçükken evin etrafında bisikletle attığım turları hatırlatıyorsun
'Her zaman başkalarının doğru kabul ettiği şeyleri yaptın. Bir kez olsun hata yapmayı göze al. Bir hatanın açtığı boşluk, büyümek için attığın bir adım olacaktır.'
'Hatanın tek başına anlamı yoktur; o hatada sonra bizin ne olduğumuzun, neye dönüştüğümüzün önemi vardır. Belki bu hata seni geliştirir, daha mükemmel yapar. Kim bilebilir ki?'
Biz birlikte yaşamıyoruz, sadece zaman öldürüyoruz. İki mutsuz insanın bir araya gelerek bir mutluluk, yaratabileceğini düşünecek kadar aptalız. İlişkimiz hiçbir zaman rutin zorunlulukların dışına çıkmadı her şey içimizde yaşandı buna rağmen başkalarının gözünde imrenilecek bir evliliğimiz var. Birileri bizden söz ederken mükemmel bir çift anlatıyor.
...Bildiğim tek şey, gittikçe daha sık çekip gitmeyi düşünmeye başladığım. Nereye gitmek istediğimi bilmiyorum. Sadece yaşadığım her şeyden, hayatımdan, kendimden, sahip olduğum ve dönüşmeye başladığım şeylerden uzaklasmak istediğimi biliyorum.
Suçluluk hissetmememin bir nedeni de onun evine gidip kapıyı kapadığımda tüm dünyanın dışarıda kalmasıydı. O evden içeri sadece ben giriyordum; ilişkilerim, bağlarım, sorumluluklarım dışarıda kalıyordu. Başka bir insan, başka bir kadın oluyordum. O eve girerken kendi hayatımdan çıkıyordum. Kimi zaman onun bile içimin derinliklerini görmemesi ve tamamen bana ait bir köşemin olması hoşuma gidiyordu. Sevgilim değildi. Hatta arkadaşım veya dert ortağımda değildi. O benim suç ortağımdı, gizemli oyunlarıma eşlik eden bir suç ortağı... Sık sık kendime bu oyunun daha ne kadar süreceğini ve beni nereye götüreceğini soruyordum.