bir ölüye sadık kalan bu iyi yürekli kadın karşısında kendimden utandım. Çünkü o, o okumamış kadın Mendel'i daha iyi anabilmek için en azından onun bir kitabını muhafaza etmişti; bense yıllarca sahaf Mendel'i unutmuştum; üstelik de kitapların kendi soluğumuzun ötesinde, insanların kendimize bağlamak ve tüm yaşamların en acımasız düşmanı olan fanilik ve unutulmuşluk karşısında kendimizi müdafaa etmek için yaratıldığını bilen ben unutmuştum onu.
Kitapların dışında bu garip adamın dünyayla bir ilgisi yoktu; çünkü onun için varlığın tüm olguları harflere döküldüğünde, bir kitapta toplandığında ve aynı zamanda her şeyden arınmış olduğunda başlıyordu.
Ağzımda acı bir tat vardı, geri dönüşü olmayan bir mazinin tadı...Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki ?
Ufacık bir şey de olsa hemen hatırlayacaktım, biliyordum, çünkü hafızamın tuhaf bir özelliği vardır. İyi ve kötü yanları olduğu gibi başına buyruk ve pek inatçıdır, ama bütün bunların yanı sıra inanılmaz sadıktır da.