Ben hayâlinle sabah olunca ettim güft-gû
Sen kimi şâyeste-i lûtf-ı hitâb ettin bu şeb
( Ey sevgili! Ben ta sabaha kadar senin hayalinle sohbet ederken acaba sen bu gece konuşma lütfunu kimi layık gördün?)
Ey kaşı yâ yüzün beri dönmez misin dahi
Ey gurre-i ümmîd görünmez misin dahi
(Ey yay kaşlım! Daha yüzün bizden yana çevirmeyecek misin? Umudun başlangıcı, hilalim! Daha kendini bize göstermeyecek misin (vakit gelmedi mi)?
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rûz-gârın görmüşüz
Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde
Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz…
Ne sendendir ne bendendir ne çerh-i kîneverdendir
Bu derd-i ser humâr-ı neş'e-i câm-ı kaderdendir.
Nabi
(Bu baş ağrısı ne senden ne benden,ne de kin tutan felektendir. Olsa olsa Kader kadehini içmenin ardından gelen sersemliktendir.)
"Pâyında bulur saydını ankâ-yı tevekkül
Etmez heves-i sayd ile bâl ü pere minnet.
Nabi "
(Tevekkül içinde olan Anka, avını ayağının dibinde bulur; yoksa onun, avlanayım diye kanada ve teleğe minneti yoktur.
O zamân ki bezm-i cânda bölüşüldü kâle-i kâm
Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düştü
(Kalubelâda herkes dünyadaki nasibini, istek ve kâm alma kumaşından hissesinin bölüştürülmesini bekliyordu. bize de sevgi hissesi olarak, şükür ki, paramparça bir gönül düştü de şimdi aşk ile her an bin parça oluyor)
Leb midir Nâbi k'ola ney gibi lebrîz-i hevâ
Hâme-veş gevher-feşân ola olursa leb bana
( Ey nabi dudak eğer kalem misali inciler saçarsa dudaktır yoksa ney gibi ağzına kadar hava dolu olan şeye dudak mı denir)
Bağ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rûzigârın görmüşüz
...
Dünya denen şu bahçenin hem sonbaharını hem ilkbaharını görmüşüz.Biz sevincin de üzüntünün de çağını yaşamışız.
Nâbî