Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sahibine Adanmış Mektuplar

Kubilay Kavak

Sahibine Adanmış Mektuplar Gönderileri

Sahibine Adanmış Mektuplar kitaplarını, Sahibine Adanmış Mektuplar sözleri ve alıntılarını, Sahibine Adanmış Mektuplar yazarlarını, Sahibine Adanmış Mektuplar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mümkün müydü yaralanmadan yürümek, yaralamadan yürütmek?
Gönlü yaş almayanlara, hep genç kalanlara, aşkın hakkını ona teslim edenleridir bu sesleniş.
Reklam
yine de kendime ölesiye acıdığım o anda bile yaptığımın temelde doğru bir şey olduğundan zerre miskal şüphe duymadım. demek ki bir şeyin doğru olması güzel olmasına yetmiyormuş. biliyorum ki ayrılmak denen şey sadece bir daha görüşmemek değildir, araya kavuşmaz mesafelerin dikilmesi değildir, limanda sallanan mendil ya da üzerindeki yazılara elemle bakılan uçak bileti de değildir. ayrılmak denilen şey, bütün bunların ötesinde ve bunlardan kısmen bağımsız şekilde, insanın içinin kurumasıdır. güneşin kaş çatışlarını, serçelerin davetkar bakışlarını, yaprakların nazlı selamlarını gören rikkatli bir kalbin sükut kesilmesidir.
Sayfa 117Kitabı okudu
her aşk başlı başına bir hikayedir; onu bir kalıba dökmeye, standartlaştırılmış klişeler ekseninde anlamaya ve izah etmeye çalışmak yapılabilecek en feci hatalardan biridir.
Reklam
şüphesiz aşk derdine duçar olmuş her insanın hatırlayacağı şey farklıdır; zira her aşk başlı başına bir özgünlükler alanıdır ve her aşk kendine mahsus hatıraları, acıları ve mutlu anları vardır. ilginçtir, ben ne zaman hayatımın bu en zorlu, ama kesinlikle en zenginleştirici tecrübesini düşünsem, aklıma ister istemez seninle geliştirdiğimiz ortak dil geliyor.
doludizgin yaşadığı bir aşkı ve ona dair zamanları düşünen bir insanın hatırladığı ilk şey ne olur? sessiz sedasız aşağı süzülen mahzun gözyaşları mı, gamzeleri belirginleştiren kırık tebessümler mi, kalp ritmindeki anormal düzensizlikler mi, yoksa içinden ışık şelaleleri dökülen gözler mi?
aşkın kaçınılmaz bir yıkıma inkılap edeceğine dair inancım kavidir; ne ki bu kanaat, gönlümün durup durup yeniden kanamasını engellememektedir.
ümidin olmadığı yerde aşk hayat bulmaz; ümidin bittiği yerde ise aşk baki kalmaz. bütün ümitleri tüketecek, bütün müspet ihtimalleri tek tek idam edecek bir yol ayrımında, belki de birden çok yol ayrımında, tercihi hep kaybedişten yana yapmak elbette aşka kıymaktır.
Reklam
attila ilhan o meşhur şiirinde " gözlerin gözlerime degince / felaketim olurdu ağlardım" diyordu. ne zaman bu şiiri okusam, gözlerin nasıl olup da felakete sebep olabileceğini düşünmüş, "felaket" kelimesinin üzerine şairane bir ustalıkla bindirilen muhtemel yan anlamlar üzerine uzun uzun kafa yormuşumdur. şimdi sorayım sana: gönlün bir nehir gibi kuruması mıdır felaket, yoksa baraj kapakları açılmışçasına gümbür gümbür çağlaması mıdır? firkat ateşiyle yanıp kavrulmak mıdır felaket, yoksa buz kesmiş bir kalple insanın içinin titremesi midir?
olgunlaşma -biraz da- vaktiyle ruhuyla duyumsadıklarını, sonradan nefsiyle yargılamamayı öğrenmektir.
bazen tecrübenin ve tecellinin şiddeti o kadar fazlalaşıyordu ki, görünen batın ve bilinen zail oluyordu. bu şartlar altında trajedinin içeriğine yoğunlaşmak, sadece olaydaki trajik unsurunun belirginleşmesine yarıyordu ve bu yüzden de ben böyle bir şematize etme çabasından ısrarla kaçınıyordum. ama bunca açık bir hakikate gözlerini yummak, ne zaman sonucu değiştirmiştir ki?
hasret çok dokunaklı ve çok ihtişamlı bir kelimedir. zannımca dokunaklılığı yakmasından, ihtişamı ise yakarken oldurmasındandır. madem bu kadar çok şeyi bir çırpıda ifade eden sırlı bir kelimedir hasret, öyleyse onu söylerken zorlanmaktan daha tabii ne olabilir?
hasret, sırlı bir kelimedir... bir de "hasretmek" kelimesiyle ses benzeyişi vardır hasret'in... insanın, birçok şeyini adamaya, "hasretme"ye hazır olduğu bir durumu ya da kişiyi özlemesi, dilimizde "hasret" diye ifade buluyor.
84 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.