Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şairler ve Ben

Oktay Akbal

Şairler ve Ben Sözleri ve Alıntıları

Şairler ve Ben sözleri ve alıntılarını, Şairler ve Ben kitap alıntılarını, Şairler ve Ben en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Özdemir Asaf
Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç.. Sana diyeceklerim söylemekle bitmez. Yıllardır yaşamımdan çaldığım zamanlar adına düğümlendi. Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç.. Başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar İkimize yetmez.
Şiirin yaşı yoktur. Ha bin yıl önce yazılmış olsun, ha bugün!.. Şiir eskimez. Eskimişse şiir değildir. Geçmişin, çağımızın, hatta geleceğin şairleri bizimdir, hepimizindir, bugünün yarının, kuşaklarınındır. İnsanın doğasında vardır şiir. Hiç şiir yazmamış birini düşünmek zordur. İyi kötü, başarılı başarısız hepimiz şiir sandığımız birtakım dizeler karalamışızdır. Kimimiz zamanında anlamıştır şair olmadığını, kimimiz de bir boş, ama güzel hayalle yıllarca kendini avutmuştur.
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
Kenan Harun
Evet, dostum Kenan Harun yeryüzü üstünde konacak bir yer bulamayan avare kuşaklar misali, perişan, sebatsız, kararsız bir şairdir. O şimdi, aktör dostum Edige ile beraber, o bulvar kahve- sinde geçip dönen insanları, kadınlar, kızları seyredip bir akşam evvel gördüğü bir "zaaf"ı anlatmaktadır. Ayakkabısı boyalı, tığğraşlıdır. Sık sık neşeli kahkahalar atmaktadır. Hiçbir an geleceğin sisli ufkuna bakmak istemeyen, her şeye rağmen, daima neşeli, o güler yüzlü haliyle Türkiye'nin dört bucağında bıraktığı anıları, aşkları, sevgilileri hatırlamakta... Ve belki de bir sigara içimi za- manda, kim bilir hangi hüzünlü, üzgün anında yazdığı bir mısrayı mırıldanmaktadır: "Sen hep böyle bir gurbetten Ötekine yolcusun."
Sayfa 123Kitabı okudu
Nahit Ulvi Akgün
İsterdim ki, şimdi sokağa çıksam, kalabalığa karışsam, yürüsem yürüsem, en dalgın, en bezgin anımda, kalkık şapkası, kolalı gömleği, ütülü elbisesiyle o her şeye rağmen hayatından mem- nun, sadece yaşamaktan, şiir yazıp genç kızları düşünmekten gelen bir mutlulukla dopdolu bir insan haliyle karşıma dikiliverse, dost elini uzatıp merhaba bile demeden kulağıma, sevdiğim şiirlerden birini, eski aşkları, o sıcak günleri, unutulmuş mevsimleri hatırlatırcasına okusa, okusa...
"Şiirin kapsamlı bir tanımını yapmak güçtür. Bu güçlük, şiirin birden çok tanımının olmasından da bellidir. Demek ki bir tanım yetmemiş şiire, durmadan tanım aranmış. Bir yazımda, şiirin tanımlanmasını körlerin fili tanımlamalarına benzetmiş- tim... Gene de nesnel bir tanıma ulaştığımız söylenemez. Şiirin tanımının güçlüğü bana göre taşıdığı çelişkidedir. İlkçağdan bu yana yazılmış, bugün de bize seslenme gücünü yitirmemiş şiirlere bakarsak tümünün de matematiksel bir yöntemle kurulduklarını, buna karşın tümünün de gizemsel niteliği olduğunu, bir büyüyü gerçekleştirdiklerini görürüz. Matematiksel bir yöntemle bir büyü sağlamak."
Sabahattin Kudret Aksal
Şiir için yaşadı diyebilirim. Yeryüzüne şiir yazmak için geldi. Son günlerine dek sürdürdü işini. Hasta yatağında bile... Aylar süren yaşamla ölüm arasındaki çizgide, ha koptu ha kopacak bir köprüde zorla işleyen parmaklarıyla bir şeyler çiziktiriyordu. Kâğıtlara, havaya... Konuşmadan... Oysa eski bir şiirinde ölüm- den şöyle söz ediyordu: "Ne korkunç - İnsanın ağaçla - Kardeşiyle - Ve annesiyle hesaplaşması - Ayrılması gömleğinden şapkasından - Şimdi benim için hepsi anı - Ben niçin öldüm diyorum - Daha vakti değildi." Bu şiiri yirmi yaşlarında yazmış. Nerden bilecek 73 yıl yaşayacağını!
Reklam
Orhon Murat Arıburnu
Hayattan, dünyadan, yaşamaktan içimize bir bezginlik çöktüğü zaman bol bol tekrarlayacağımız şu misraları yeniden mırıldanmak istiyorum: "Ne gam kalırdı Ne kasavet Bir de simit ağacı olaydı Bizim sayılırdı saadet
Sayfa 110Kitabı okudu
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Çocuk ve Allah'ın âşığı olan ben, bu iki kitapta yepyeni bir şeyler seziyordum, yer yer, insanı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleyen, deli eden parçalara rastlıyordum. Ama bütünüyle Dağlarca'nın bütün bu arama ve denemelerine rağmen, büyük bir değişmeye uğramadığını, hep o soyut kelimelerle, ele geçmez birtakım hayal yığınlarıyla okuyucuyu şaşırttığını görebiliyordum. Bu anlaşılması güç şiirlerden ne anladığımı çok defa soranlar da oluyordu. O sorulara çoğu defa ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Bazı şiirleri okuyor, okuyor, bir şeye varamıyordum. Aradan günler, haftalar geçiyor, bir gün yine aynı şiirleri okurken birdenbire o şiirlerin ne demek istediğini keşfettiğim oluyordu. Dağlarca'nın ilk okuyuşumda tadına, derinliğine varamadığım nice şiirlerini, hep böyle, günün birinde olanca güzelliğiyle seziverdiğim çok olmuştur. Bir kuyuya, derinliği bilinmeyen bir kuyuya inercesine kendimi o sonsuzluk içine bırakıp koyvermişimdir. Bu şairde biz fanilerce anlaşılması imkânsız bambaşka bir yön, bambaşka bir kudret, bambaşka bir cevher vardır diyordum. Ama o, bu cevheri, şairlik kudretini geniş yığınların da anlayabileceği biçimde yoğu- rabilsin, geniş insanlığın iç derinliğine bir inebilsin istiyordum
Şimdi yıllar geçti aradan Sait Faik'siz yıllar nasıl geçtiyse öyle! Ataç'sız da Cahit Sıtkı'sız da Reşat Nuri'siz de. Gidenler biraz da bizlerden bir şeyler götürürler. Hele böyleleri! Yaşamımızı kuran, kişiliğimize yeni anlamlar, zenginlikler katanlar... Zamanın acı- ması yok hiç. Kim olursan ol! Zamanın elinde kuru bir yapraktan üstünlüğümüz yok. Kişioğlunun güçsüz yapısı ölüm karşısında, hele zamanın akışının her şeyi silip unutturan kayıtsızlığı önünde daha iyi beliriyor.
Özdemir Asaf
Bir gün - Herkes kendi bahçesine derlerse - Hazır mısınız?" diyebilen, "Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş - Sersem - Ben seni beklerken ölmem ki- Beklersem" diye kesip atan bir kişi "şair" den başka ne olabilir ki?
Reklam
Attila İlhan
Attila rahat ve kolay yazan, geniş hayallere, büyük soluğa sahip, sayısı pek az şairlerimizden biri. Çok yazdığı için her yazdığı mısra elbette mükemmel olmuyor. Ama ele aldığı her konuda uzun boylu söz söyleyebilecek bir şair olduğunu kabul etmek gerek. Bu bakımdan Fazıl Hüsnü'ye benzeyen bir yönü var. Üstelik o yalnız şiir yazmıyor, nesirle de uğraşıyor. Saadet He- pimize Mahsustur adlı uzun bir romanı var. Başka romanlar üzerinde de çalışıyor. Ne yalan söyleyeyim, birçok şairimizin nesir diye yazdığı yavan şeyleri okuduğum için Atilla'nın nesirlerinin de onlardan pek farklı olacağını ummamıştım. Abbas Yolcu adlı gezi yazıları Atilla'nın usta nesirci kişiliğini bize gösterdi.
Sayfa 106Kitabı okudu
Orhan Veli Kanık
Evet, biz bu dünyadan değil miydik acaba? Bu soruyu kendi kendime çok sorduğum oldu. Kendimi bilmem, ama o bu dünyadan olmadığını sonunda ispat etti. Zaten hep başka, bambaş- ka bir dünyanın ardındaydı. Kendini mutlu göremezdi, böyle bir düşle avunamazdı. Her şeyin, herkesin birbirine karşı olduğu bir dünya ortasında, hiçbir şey kendini mutlu sanması için ona yetmezdi. Dediği gibi fasa fisoydu. O öyle bir yerde olmak isterdi ki...
Sabahattin Kudret Aksal
Şimdi bütün bu şiirler bana çok uzaktan sesleniyorlar. Bende bir zamanların o yorulmak bilmez avare insanını arıyorlar. Bulacaklarını sanmıyorum. Ben şimdi avarelik nedir bilmeyen bir şe hirde, bu şehrin sabah akşam içlerine gidip gelen, telaşlı, ne aradı- ğını bilmez, ciddi kişileri arasındayım. Kim bilir belki de onlardan biriyim. Avarelik günlerini hatırlamıyorum bile. Artık o insanın içimde yaşamadığını, ölüp gittiğini biliyorum. Bu anlamsız şehrin asfalt caddelerinde gezerken sık sık dilimin ucuna geliveren o küçücük şiiri yaşıyorum. "İnsanı hiçbir şey alıkoymamalı Yürümekten ve düşünmekten Fakat memuriyetin ve avareliğin Bir arada olması, imkânsız."
Attila İlhan
İşte dostum Atillâ İlhan üzerine gelişigüzel sıraladığım birta- kım düşünceler... Biliyorum, şair dostum bu karışık satırların ara- sından bütün sanatı, kabiliyeti, değeriyle beliremiyor. Ben bu da- ğınık yazının içinde o gizli romantiği, o "organize avare"yi, onun hayallerini, o duygulu aşk şiirlerini yazan genç sanatçıyı bütün dü- şüncesine zıt taraflarıyla oturtabilir, yaşatabilir, o Jean Gabin filmi duyarlığıyla lafını ettiği sosyal realist akımın öncüsü olmak isteği arasındaki çelişmeyi belirtebilirdim. Ama ne yapayım ki o böyle tanınmak istemiyor! Düşüncesine, inancına söz söylememekle be- raber yazımı şu misralarla bitirmek hani hiç de fena olmayacak! "İşte rüzgâr! İşte sonbahar yıldızları! İşte kalbim, işte şiirlerim! Sen gelsen, elini alnıma koysan. Saçlarını öpsem Ağlasam."
Sayfa 106Kitabı okudu
Ziya Osman Saba
Ama beliren bir şey daha var. O da ölümün, zamanın, zeki ve duygu yaratıcılarına bir kötülük yapamayışı. Sait Faik, Ataç, Cahit Sıtkı, Reşat Nuri gibi Ziya Osman Saba da geçici yaşamının dı- şında kalan kişilerden. Gün geçtikçe ermiş kişiliğiyle iyiden iyiye kaynaşan mısraları daha da derinlik kazanıyor, anlamca yoğun- laşıyor. Yaşaması süresince ölümden çekinmemiş şair, bıraktığı yapıtıyla ölümü de yenmiş oluyor. Zamanı, ölümü yenebilmenin sırrını ancak sanatçılar bilir. Saba ömrünce kaçındığı mutluluğu ölümünden sonra böylece elde etmiş sayılmalı.
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.