Oruç da susar, oruç da acıkır. Orucun susadığı ve âb-ı hayat gibi kanamadığı su, Kur'an sesi, acıktığı namaz, örtündüğü merhamet, kuşandığı giyindiği, Allah adının yükseltilmesi, yani cihattır.
Oruçla gelen ruhların uyanışı da tıpkı sahurdaki ışıkların bir bir yanışı gibi, biri yanınca öbürünü de çağırmış gibi bir şölendir. Oruç, ruhların şölenidir.
Bazan düşünmüşümdür, acaba ay Peygamberin Mirac yolculuğunda hızla giden Burağın bıraktığı bir iz midir göğsümüzde?
Abdest , bir ayın vücudumuzda yüzümüzden aşağıya doğru boşanışı değil mi?
Namazsa günde beş kere kapımızı çalan güneştir.
Sen öyle bir altın gecesin ki, saçtığın altın ışıklarla, önüne ve arkana dizilen öbür geceleri de, radyum ışıkları gibi yüreklerinden geçerek altına çevirirsin, inananlar için...
Kadir gecesi, hangi gecede bulunduğunun kesin bilinmezliğiyle biraz da öbür gecelerin içinde değil midir? Öbür geceleri de bir projektör gibi aydınlatmıyor mu?