Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Samuel Beckett Tiyatrosu

Ayşegül Yüksel

Samuel Beckett Tiyatrosu Gönderileri

Samuel Beckett Tiyatrosu kitaplarını, Samuel Beckett Tiyatrosu sözleri ve alıntılarını, Samuel Beckett Tiyatrosu yazarlarını, Samuel Beckett Tiyatrosu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Godot'yu Beklerken
Godot oyunda hiçbir zaman gelmeyecektir. Bu nedenle 'bilinmez'liğini sonuna dek korur. Gelmediği için de insanlarda uyandırdığı umudu hep ayakta tutar. Gelmeyişi, büyük bir düş kırıklığı yaratmadığı gibi, onu bekleyen kişilerin 'randevu'dan vazgeçmelerine de neden olmaz.
Godot'yu Beklerken
Didi ve Gogo'nun varoluşu 'Godot'yu beklemek' ile eşdeğerdir. 'Beklemek' insan yaşamındaki en temel 'eylem' olduğu için, Beckett'in oyunu her kesimden ve her kültürden seyircisiyle buluşabilmiştir. Godot adı İngilizce okursanız 'Tanrı'yı çağrıştırıyor. Eğer öyleyse, Şarlo gibi bir sahne figürü, şakacı bir tanrı bu. Bizimle kafa bulan.
Reklam
Godot'yu Beklerken
Kimdir Godot? Onları içinde bulundukları maddi ve manevi çöküntüden kurtaracak güçlü biri olmalı. Godot'nun gelmesi oyun boyunca hem istenir hem de ondan korkulur. Gizemli biridir Godot. Hem ilişki kurulması gerekli hem de çekinilecek biri...
Beckett tiyatrosu 'yasallaşmış' trajedi türünden alabildiğine uzaktır. Büyük trajedilerden geriye yalnızca, 'eylem'in anlamsızlığının bilincine varış, sonsuz bir acı çekme süreci ve ölümün kaçınılmaz oluşunun farkındalığı kalmıştır. Bizim sahnede izlediğimiz de kurban/kahramanların 'dünya sahnesi'nden çekilmezden önce oynadıklarıdır. Yaşamı terk etmekle ölümle buluşmak arasındaki dar geçitte oyalanan, eylemsiz oyuncuların sunduğu acınası/gülünesi gösteri...
Beckett de bir 'söylen' yazarı. Bir anlamda, Batı uygarlığının sımsıkı sahiplendiği Yunan mitolojisinin başlangıcı olan Kaos ile 20. yüzyılın -'uygar' insan eliyle oluşturulmuş, 21. yüzyılda da varlığını sürdürdüğünü gözlemlediğimiz- Kaos'u arasında yaşanan serüvenin yazarı.
Yeryüzündeki doğal varoluşsa 'ölümün kaçınılmazlığı' gerçeğini dayatmaktadır. Böylece sonsuz bir ikilem içinde yaşamaya tutsaktır insanoğlu: 'Tanrısal' özellikler taşımasına karşın 'ölümlü'dür... Beckett bu ikilemi 'yazı öncesi dönemin 'söylen' (myth) oluşumlarında görüyor sanki.
Reklam
Bu 'özel' olma durumu Beckett'in 'insan'a bakışından kaynaklanıyor. 'Dünya' denen olgunun vazgeçilmez varlığı olan 'toplumsal insan', aynı zamanda da 'yeryüzü' dediğimiz olgunun 'doğal' bir yaratığıdır. Toplum içindeki varoluş, örgütlenmeyi, her tür üretimi ve yönetimi içerdiğinden 'tanrısal olan'a daha yakın; bu nedenle, 'ölümsüzlük' özlemine özendiriyor insanı.
Godot'yu Beklerken
...biz, gariban sirk soytarıları Vladimir'ler ve Estragon'lar da, geçmişe ilişkin hiç bir şey anımsamayarak ve olan bitenden hiçbir şey anlamayarak seyrediyoruz dünyayı. Beckett, insanlık bağlamında olup bitenden yola çıkıp, gelecekte olup bitecekleri de yazmış çünkü.
Samuel Beckett
20. yüzyıla birinci elden tanıklık ederken, 'insan'ın varoluşunu, hem 'şimdi' ve 'burada'ki, hem de 'her zaman' ve 'her yerde'ki konumunda sorgulamaya yaşamını adamış bir düşünür. Kendi yapıtları üstünde konuşmayı sevmeyen, gösterişten uzak, neredeyse içine kapanık bir yaşamı seçmiş, oysa ürettikleriyle dünya yazınının en büyükleri arasında anılan ama hep sessizce ve derinden gitmiş bir kalem erbabı...
Samuel Beckett
20. yüzyılın yetiştirdiği en çarpıcı aydın kişiliklerden... Film yıldızı olabilecek düzeyde yakışıklı olmasının yanında, ünlü Trinity College'ın parlak öğrencilerinden, başarılı bir sporcu, yaman bir satranç oyuncusu, dil öğreniminde benzersiz yeteneği olan, buna karşın, dil kullanımında savurganlığa karşı çıkan bir anlatım ustası. Hiçbir ödülün peşinde değilken, 1969 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi olmuş ve ödülü almaya gitmemiş bir özel insan...
72 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.