Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kurtuluş Savaşı'nda Fenerbahçe ve Atatürk

Sarı Lacivert Kurtuluş

Sinan Meydan

Sarı Lacivert Kurtuluş Gönderileri

Sarı Lacivert Kurtuluş kitaplarını, Sarı Lacivert Kurtuluş sözleri ve alıntılarını, Sarı Lacivert Kurtuluş yazarlarını, Sarı Lacivert Kurtuluş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atatürk Fenerbahçe Kulübü'nü sadece ziyaret etmekle kalmamış, hatıra defterine duygularını yazmış, maçına gitmiş yaz balosuna katılmış, yangından sonra kulübe maddi yardımda bulunmuş... Fenerbahçe stadına büstünün konmasına izin vermiş. Bir keresinde dönemin ünlü gazetecilerinden ve Atatürk'ün yakın dostlarından Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk'ün "Ben de Fenerbahçeliyim." dediğini duymuştu. Atatürk 1928 yılı 10 Ağustos akşamı herkesin içinde "Ben de Fenerbahçeliyim.." diyerek sarı lacivert renklere gönül verdiğini belli etmiştir.
Sayfa 204 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Atatürk öncelikle gerçek bir sporseverdi. O sadece Fenerbahçe'yi değil tüm kulüplerin gelişmesini, güçlenmesini istiyordu. O Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak tüm kulüpleri seviyordu. Karşıyaka ve Altay kulüplerinin defterine duygularını yazmıştı, Beşiktaşlıları evinin camından seyretmiş, onlarla bir kez konuşmuştu, Galatasaray'ın maç davetine teşekkür mektubu yazmış, bir kez maçını izlemiş Güneş Kulübünün iki kez çayına gitmişti. Tüm bunlar onun Türk gençliğini Türk sporcularını ve spor kulüplerimizi ayrı ayrı çok sevdiğini göstermektedir.. Zaten Türkiye Cumhuriyeti'ni gençlere emanet edişinden de bu özel sevgi ve güven anlaşılabilir.
Sayfa 204 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Atatürk Fenerbahçeliydi. Özellikle 1930'lu yıllarda pek çok kez bunu bizzat kendisi ifade edecekti. Atatürk döneminde 20'li ve 30'lu yıllarda Fenerbahçe çok başarılı sonuçlar alıyordu. Atatürk'ün sağlığında en çok şampiyon olan takımlardan biri Fenerbahçe'ydi. Fenerbahçe Atatürk'ün sağlığında ezeli rakibi Galatasaray'a 5 yıl hiç yenilmemişti. (1929-1933) Fenerbahçe Galatasaray'ı 1933'de 5-1, 1936'da ise 6-1 gibi farklı skorlarla yenmişti. Fenerbahçe İstanbul Ligi'nde 1932'den 1937'ye kadar üst üste dört kez şampiyon olmuştu. Fenerbahçe, 1936, 1937 sezonunda ise büyük bir rekor kırmıştı. Hiç yenilmeden ve hiç berabere kalmadan 47 gol atıp,sadece 1 gol yemişti. Atatürk, tuttuğu takımın bu başarılarından içten içe gurur duyuyor, fırsat bulduğunda Fenerli olduğunu açıkça ifade ediyordu.
Sayfa 203 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa'nın Fenerbahçe şeref defterine yazdığı satırlar "Fenerbahçe kulübünün her tarafta mahzar-ı takdir olmuş bulunan asar-ı mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve ebedi hamiyeti tebrik etmeyi vazife etmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebriklerimi buraya kayd ile mübahiyim." 3 Mayıs 1334 (1918)
Sayfa 120 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Beşiktaşlılar, Mustafa Kemal bir süre Beşiktaş Akaretler'deki o evde oturduğundan "Atatürk Beşiktaşlıydı" diye iddia etmektedirler. Beşiktaşlılara şu soruyu sormak gerekir: Atatürk madem ki Beşiktaşlıydı, neden bir kerecik olsun, hemen evinin yanındaki, yolunun üzerindeki Beşiktaş Kulübü'nü ziyaret etmedi de Boğaz'ın öteki tarafındaki Fenerbahçe kulübünü ziyaret edip şeref defterini yazdı? Sadece masum bir soru, hepsi bu! Oysaki Atatürk'ün Beşiktaş'ta oturmasının nedeni çok başkadır: O dönemde askeri ve siyasi faaliyetler içindeki Mustafa Kemal saraya, harbiye nezaretine ve mebusan meclisine yakın olmak istiyordu. Ayrıca İstanbul'un nabzını tutabilmesi bakımından. Pera, Galata ve Sultanahmet gibi merkezlere de kolayca ulaşabileceği bir yerde oturması gerekiyordu. Bu nedenlerle en doğru adres Beşiktaş'tı.
Sayfa 114 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Talat Paşa, ekonomik bakımdan güçlük çeken bir kulüp bulup başına geçmek istiyordu. Kısa bir araştırmanın ardından, birkaç yıl önce Galatasaray B takımı olarak kurulan İngiliz ağırlıklı Progres'in sıkıntılı günler geçirdiğini öğrendi. Progres'in başına geçen Talat Paşa'nın ilk işi kulübün adını değiştirmek oldu. İttihatçıların ideolojisi Türkçülük olduğundan, Ziya Gökalp takıma "Altınordu" adını verdi. İzmir'de Talat Paşa'nın emriyle bir takım daha kuruldu. İttihat ve Terakki'nin İzmir genel merkezini lokal olarak kullanan bu takımın adı Karşıyaka'ydı. İttihatçıların futbol sevgisi giderek artıyordu. Cemiyetin İzmir İl Başkanı Mahmut Celal Bey (Bayar) de Altay kulübünü kurmuştu.
Sayfa 88 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İstanbullular öteden beri ligdeki İngiliz ve Rum takımlarını yendiği için Galatasaray'a ilgi duyuyordu, ama Fransız destekli, Saraya yakın Mekteb-i Sultanili bu zamane gençlerine içten içe gizli bir tepki de besliyorlardı. Oysa ki Fenerbahçe çok başkaydı: Fenerbahçe o zamanlar İstanbul'un taşrası olarak görülen, Anadolu kokan Kadıköy'ün takımıydı. Galatasaray gibi üst tabakaları değil, sıradan halkı temsil ediyordu. Bu nedenle kısa sürede halkın sevgilisi olacaktı. 1914 yılında Osmanlı'da en ünlü takım Fenerbahçe'ydi. Taraftar kitlesi hızla artıyordu. Ünü, Avrupa yakasında da duyulmuştu. Hatta bazı Galatasaraylılar artık Fenerbahçe'yi tutmaya başlamışlardı.
Sayfa 87 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Fenerbahçe, 6 takımın katıldığı 1913-1914 liginde hiç yenilmeden 18 puanla şampiyon oldu.
Sayfa 86 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Ziya Bey bu çekişmede kulüp içinde aradığı desteği bulamayınca öfkelenip sudan gerekçeler ileri sürerek istifa etti, Ziya Bey sadece Fenerbahçe'den ayrılmakla kalmadı, takımın bazı önemli futbolcularını da ayartarak İngiliz ve Rumlarla anlaşıp yeni bir takım kurdu. "Union Clup" adı verilen bu takıma Fenerbahçe'nin hafları Kara Hasan ve Küçük Hasan'ı ve Fenerbahçe'nin ilk teknik direktörü Dalaklı Hüseyin'i de transfer etti. Allah'tan Ziya Bey kale direklerini de götürmemişti! Fenerbahçe 5 takımın katıldığı ligi 4 mağlubiyet 1 beraberlikle sonuncu olarak bitiriyordu. 1910-1911 sezonu başlamıştı. O sezon Fenerbahçe Galatasaray'la oynadığı ilk maçı 5-0, ikinci maçı ise tam 7-0 kaybedecekti. Fenerbahçe bu yenilginin rövanşını tam 93 yıl sonra 10 kişiyle Galatasaray'ı 6-0 yenerek alacaktı. Ve Galatasaray'a tam 9 yıl hiç yenilmeyecekti.
Sayfa 72 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Fenerbahçe 10 Kasım 1908'de Kördere Çayırı'nda Ingilizlerin ünlü Imogene takımını 3-0 yenince artık Istanbul Ligi'ne girme zamanı geldiğine karar verdi. Yabancılar maçlarını Pazar günü oynadıklarından onların ligine "Pazar Ligi" denirdi. Osmanlı takımları ise kendi tatil günleri olan Cumaları kapışırlardı. Bu nedenle İstanbul Futbol Ligi'nin resmi adı "Cuma Ligi'ydi. Fenerbahçe bu lige kabul edilen ikinci Türk takımıydı.*( Cuma Ligi'ne katılan ilk Türk takımı Galatasaray'dı. 1906-107 yılında katıldığı 5 takımlı Cuma Ligi'ni Galatasaray 4.olarak bitirmişti.)
Sayfa 72 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kulübün amblemi eksikti. Kulübün amblemini, takıma futbolcu olarak alınan penaltı kralı Topuz Cemil çizecekti. Topuz Cemil derin düşünmüştü. Amblemi nasıl çizdiğini soranlara şunları anlatıyordu: Resme merakım, biraz da yeteneğim olduğu için amblemi çizmemi istediler. Çok heyecanlandım. Günlerce kafa yordum. Sonunda bir karar verdim. Önce bir yuvarlak çizdim, içine bayrağımızın renklerinden kırmızıyı, çevresine de beyazı yerleştirdim. Ortasına da stilize edilmiş bir kalp çizip, asaleti temsil eden lacivert renge boyadım. Çevresini de defne dalı ile süsledim."
Sayfa 48 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Enver Bey, bir gün Saint Joseph'ten arkadaşları Nurizade Ziya Bey ve Ayetullah Bey'i de yanına alıp, Sami Paşazade Sezai Bey'in yeğeni Bahriyeli Necip Bey'in Moda'daki evine gitti. O gece, Moda Beşbıyık Sokak'taki 3 numaralı evin alt katındaki selamlık dairesinde milyonların sevgilisi olacak bir takımın temelleri atılmak üzereydi. "Fenerbahçe" dedi Enver Bey. "Papatyanın renkleri olsun!" dedi Enver Bey. Ayetullah Bey biraz şaşkınca: “Papatyanın renkleri mi?" dedi. “Yani, sarı ve beyaz mı?" diye de ekledi. "Evet!" neden olmasın dedi, Ziya Bey, "Neden olmasın? Hem asil, hem uyumlu, hem anlamlı, hem de göze batmaz...?" O gece kulübün renkleri “sarı beyaz" olarak kabul edildi; ama bu renkler daha sonra "sarı laciverte" çevrilecek, Fenerbahçe kuruluştan itibaren kullanmaya başladığı o sarı lacivert çubuklu formalarla özdeşleşecekti. Enver Bey, Nurizade Ziya Bey, Ayetullah Bey ve Necip Bey 1907 yılının baharında Fenerbahçe'yi kurmuşlardı. Birkaç gün sonra onlara Hasan Sami ve Hintli Asaf da katılacak ve Fenerbahçe birdenbire büyümeye başlayacaktı. Fenerbahçe Kulübü'nün ilk başkanı Ziya Bey ertesi gün kolları sıvadı.
Sayfa 44 - Truva YayınlarıKitabı okudu
İzmir'deki ilk Türk futbol kulübü İttihat Terakki Cemiyeti'nin İzmir il binasında kuruldu. Adı, "Karşıyaka Gençlerbirliği'ydi. Kırmızı-yeşil renkli takım daha sonra "Karşıyaka Spor Kulübü" adını alacak ve yıllar sonra binlerce insanı peşinden sürükleyecekti. 1912 Balkan Savaşı sırasında yabancıların İzmir'i terk etmesiyle meydan Türklere kalmıştı. Rum takımlarının yerini şimdi Türk takımları alıyordu. Karşıyaka'dan sonra Hilal, onun ardından da Altay kulüpleri yeşil sahalarda renklerini sergilemeye başlayacaklardı. Altay da Karşıyaka gibi İttihatçıların takımıydı.
Sayfa 32 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı'ya ilk futbol topunu getirenler İngiliz Levantenlerdi. İzmir'in ünlü Levanten aileleri, Giraudlar, Wihittaller, Charnaudlar Türkiye'de futbolun ilk tohumlarını atmışlardı. 1900 yılında İzmir'in yeşil alanlarında futbol oynamaya başlayan İngilizler çok geçmeden İzmir'in ilk futbol kulübü olan “Futbol and Rugby Club”ı kuracaklardı. İstibdat yönetimi Müslümanların kulüp kurmalarını yasakladığı için İzmir liginde sadece yabancı takımlar boy gösterecekti. İzmir'de Rum, Yunan, Ermeni, İngiliz takımlarının sayısı her geçen gün artıyordu: Panianios, Pelops, Evangalis, Apollon, Iskoş, Karavokiri, Midilli Karması adlı takımlara Garibaldi adlı bir de İtalyan takımı katılmıştı.
Sayfa 30 - Truva YayınlarıKitabı okudu
"Black Stoking"** Uyanık Türk gençleri, kurdukları takıma İngilizce bir ad koyarak ve takımın kurucu kaptanı Fuat Hüsnü Bey de kendisine "Boby" takma adını vererek Sultan Abdülhamid'in ceberrut hafiyelerinden kurtulmayı amaçlarken, bir ayrıntıyı gözden kaçırmışlardı. Takımın adı ve bazı futbolcuların adları kamufle edilmişti, ama renkleri her şeyi ele verebilirdi. Kırmızı-Beyaz renk çok çabuk göze batabilir ve takımın sonunu hazırlayabilirdi. İlk Türk takımı Black Stoking ilk maçına 28 Ekim 1901'de çıktı. İlk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Bey Abdülhamid istibdadından zor bela paçayı kurtarmıştı; ama takımın ikinci kurucusu dışişlerinin çiçeği burnunda memurlarından Reşat Danyal Bey arkadaşı kadar şanslı değildi, Fuat Hüsnü, bir hafta kadar sonra arkadaşı Reşad Danyal'ın Tahran Sefareti'ne gönderildiğini öğrenecekti. Reşad Danyal, İran'a sürgün edilmişti. Suçu, futbol oynamaktı. Fuat Hüsnü Bey'in içindeki futbol ateşi ise henüz sönmemişti, büyük umutlarla kurduğu ilk Türk takımı Black Stoking kısa süre sonra dağılmıştı, ama onun pes etmeye hiç niyeti yoktu. İstibdadın pençesinden kurtulur kurtulmaz soluğu İngilizlerin kurduğu “Kadıköy Spor Kulübü'nde aldı ve “Boby" takma adıyla İngilizlerin arasında top koşturmaya başladı.
Sayfa 24 - Truva YayınlarıKitabı okudu
197 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.