Kıpırdamadan duruyorum. İlerleyemiyor, karanlıkta gözlerimi kırpıştırıyorum. Önümdeki kapının gözetleme deliğinden ufacık beyaz bir ışık parlıyor, sonra kararıyor. Birisi izliyor, hareket etmemi bekliyor, ama edemiyorum. Tıkanıklık benim.
Tıkanıklığın kaynağına yaklaşırken burnuma çürük su kokusu doluyor. Tıkanıklık her tarafta. Artık tıkanıklığın tadını alabiliyorum. Tıpkı ağzımda, gözlerimde, kulaklarımda kalmış ölü ve gömülmemiş bir şey gibi. Midem kalkıyor.