Çoğu insanın varlığını korumak ve sürdürebilmek adına durmaksızın alışveriş yaptığı bir dönemde, Michael genel olarak hiç alışverişe çıkmazdı. Bir koyu mavi ve bir de kızıla çalan kahverengi ceketi vardı; tanıştığımız günden itibaren yıllar boyunca yalnızca bu iki ceketi giydi sırayla.
Kendimize böyle bir
yükseklikten baktığımızda, kendimiz hakkında, amacımız ve dünyamız hakkında bu kadar
az şey bilmemiz ne kadar korkutucu, diye düşündüm..
Günler, haftalar boşuna kafa yorarak geçiyordu; alışkanlıktan mı, yoksa kendini kanıtlama isteğinden mi yazmaya devam ettiğini, yoksa başka türlüsünü öğrenmemiş olduğundan ya da yaşama karşı bir şaşkınlıktan, hakikat aşkından, umutsuzluk ya da kızgınlıktan mı böyle yaptığını bilemiyordu insan; aynı şekilde insanın yazarak aklını başına daha mı çok topladığını, yoksa daha mı çok delirdiğini de söylemek mümkün değildi. Belki de her birimiz, kendi eserimizi inşa ederken geneli görebilme yeteneğimizi kaybediyorduk ve belki de bu nedenle, zihinsel tasarımlarımız karmaşıklaştıkça, bilgide aşama kaydettiğimizi sanıyor, ama sonra, gerçekte hayatımızın yönünün saptayan önceden hesaplanamaz belirsizlikleri hiçbir zaman kavrayamayacağımızı da hemen anlıyorduk....
Otoritesini sergilemek için kullandığı zenginlik ne kadar çok dikkat çekiyorsa, türlü hilelerle elde ettiği mutlak gücü yitirme korkusu da o kadar çok artıyordu.