Clausewitz, bize imkansız bir savaş teorisi vermiştir;artık savaşın temel hedefinin karşı tarafın iradesini teslim almak olduğunu öğrenmiş durumdayız, irade zaptını kalıcı kılmak için de ilk iş silahsızlandırmaktır. Mondros mütarekesine, ülkenin silahsızlandırılmasının temel koşul olarak konması ve Afganistan'da savaşın ancak bir silahsızlandırma ile biteceğinin açıklanması Clausewitz teorisine uygundur. Ancak Clausewitz, emperyalizm öncesi bir teorisyendi; şimdi temel amaç beyinleri zaptetmek ve değerler sistemini tahrip etmektir. Bunu kalıcı yapmanın yolu ise insanı yozlaştırmaktan geçiyor; yoz alçaklıktan haz alan yaratıktır. Bu nedenle yozun bir daha herhangi bir değer sistemi kazanması imkansız görünüyor; şimdilerde edebiyata yüklenen en önemli misyon buradadır.
İngiliz sömürgecileri mi, yoksa Amerikan emperyalizmi mi daha köktenci; bu soruyu, usta elleri bileklerinden kesme ile beyinleri zaptetme operasyonlarının karşılaştırmasına indirgeyebiliriz. Kolonyalistler, İngiliz pamuklu dokuması ile rekabeti önlemek için Hint ipekli dokumacılığını katletmeyi gerekli gördüler ve sanatsal ipekli dokuyabilen ustaların ellerini kopardılar. Amerika ise, insanlarımızın kendine özgü hiçbir estetik yetisi ve değer düzeni olmaması için savaş halindedir; bu amaçla insanlarımızın beynine pamuk pres tatbik etmektedir.
"Murat III döneminde, 1574-1595, ekonomik güçlüklerin baş gösterdiği sırada Yahudi bir kadının 40.000 duka değerinde bir elmas takıp gezmesinin yarattığı büyük tepki üzerine Sultan hiddete kapılarak tüm Yahudilerin öldürülmesini emretti ise de daha sonra Salamon Eşkenazi'nin etkisi ile sadrazamın, Ester Kira'nın ekisi ile ve Valide Sultan'ın ricaları ile, bir öfke anında verdiği emri değiştirerek sadece yahudilerin ve diğer gayri müslimlerin, giyim ve kuşamlarını düzenleyen, lüks eşya kullanımını kısıtlayan bir ferman buyurdu. 27 Nisan tarihli bu fermana göre Yahudiler kavuk taşımayacak, kırmızı bir şapka, siyah ayakkabı ve pamuktan bir kapama giyeceklerdi."