Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Seçimle Gelen Krallar

Maurice Duverger

Seçimle Gelen Krallar Sözleri ve Alıntıları

Seçimle Gelen Krallar sözleri ve alıntılarını, Seçimle Gelen Krallar kitap alıntılarını, Seçimle Gelen Krallar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Siyasal fonksiyonların önemi, sadece anayasal, yasal veya yardımcı metinlerle belirlen­miş değildir. Bu fonksiyonların ortaya çıkmasında sosyal güçlerin ağırlığı daha çok duyulur. Bu sosyal güçlerden biri de bir siyasal fonksiyonun halkın gö­zünde aldığı şekildir. Devlet ve Hükümeti gerçekten yönetenin Başkanlık veya Başbakanlık makamında oturanlar olduğunu sık sık duyan yurttaşlar sonun­da buna inanırlar ve bu inanç onları bu makamlara daha büyük bir önem vermeğe götürür. Devlet ve Hükümet üzerinde bu makamların etkisi de böylece daha derinleşmiş olur.
Sayfa 28 - Kelebek Yayınları PDF
Halkının mutluluğu için ça­lışan kral düşüncesi sadece insandaki baba sevgi­sinin bir başka yönüdür ve gerçeğe uyduğu pek az görülmüştür. Bu biçim iktidar kendisini kabul ettir­mek için gizlenen iktidardır.
Sayfa 31 - Kelebek Yayınları PDF
Reklam
Hükümet gücünün, seçim yolu ile iş başına gelmiş bir tek ada­mın iradesinde toplandığı bütün rejimleri Cumhuriyet­çi Monarşi adı altında birleştirmiyoruz. Bunların ba­zıları gerçekte diktatörlüktür, bunlarda seçim sonuç­ları önceden kararlaştırılmış bir törenden başka bir şey değildir, ne iktidara getirebilir ne de iktidardan düşürebilir, sadece bu iktidara bir meşruiyet cilâsı verir.
Sayfa 11 - Kelebek Yayınları PDF
Hükümet baş­kanı seçiminde halkı yetersiz sanmak, onun bir play-boy veya bir demagog’un yalanlarına inanacağını düşünmek, onun, gerek kendini gerekse milleti yö­netmekten aciz olduğunu kabul etmektir.
Sayfa 41 - Kelebek Yayınları PDF
Cumhuriyetçi bir hükümdar Devletin bütün yetkileri­ni kendinde toplamaz, bir veya birkaç organın de­netiminde kalır. Karşısında her zaman yine halk ta­rafından seçilmiş millet meclisi ve hiç olmazsa yö­resel meclisler gibi güçler vardır.
Sayfa 40 - Kelebek Yayınları PDF
Aydın kafalı bile ol­sa zorbanın iyisi olmaz. Kendi, iradesini zorla baş­kalarına kabul ettiren kişi, yine kendi çıkarlarını, kendi tercihlerini, kendi fikirlerini ve kendi tutkuları­nı öne alacaktır, çünkü insan bencildir, önce kendi­ni düşünür.
Sayfa 31 - Kelebek Yayınları PDF
Reklam
ABD'nin kuruluşundaki cumhuriyetçi monarşi örneği:
Bağımsızlık Bildirgesindeki fikirlerin man­tığı geleneksel bir monarşiye karşı düşüyordu, öte yandan 1787 Anayasasını yapan büyük burjuvalar faz­la Cumhuriyetçi bir Cumhuriyetin kurulmasından endişe duyuyorlar bu Cumhuriyetin, mal sahibi olmayan­ların eline geçmesinden korkuyorlardı. Bunun üze­rine bir cumhuriyetçi kral olan Başkanlık sistemini kurdular ve başkanlık seçiminin de halka fazla inme­mesine dikkat ettiler. Tek dereceli genel seçime do­laylı bir seçim sistemini tercih ettiler, çünkü bu sis­ tem her Devlete, kendi başkan seçmenlerini atama yöntemini saptamak olanağını sağlıyordu.
Avrupadaki benzerleri ile karşılaştırıldığı zaman Fran­sız sağının en büyük özelliği, bölünmüş olmaktan fazla her bölümün içindeki disiplinsizliktir. De Gaulle ise bölünenleri bir demet halinde birleştirmiş ve bun­ların hepsini katı bir disipline bağlanmıştır. Böylece Fransa’da, Ingiltere’deki tutucu parti veya Almanya’ baki hristiyan demokratlara benzer bir siyasal gücün doğduğunu görürüz ancak bu güç Ingiltere veya Al­manya’daki benzerlerinin yerleşmişliğinden, militan­ larından ve örgütünden yoksundur. Bu güç cumhuri­yetçi monarşinin ana temellerinden biridir ve Ingilte­re’de başbakanın teklif ettiği tasarıları Parlamento nasıl kabul ederse, Fransa’da başkanın sunacağı ta­sarıların da kabul edilmesini güvenle sağlar.
Cumhuriyetçi monarşinin kökleri eski çağlara da­ yanır. İsa’dan önce 31 ile 27 yılları arasında Oktav’ ın Roma Cumhuriyetinin başlıca yüksek görevlerini bir elde toplayıp bunları koruması ve kendisinden sonra gelenlerin de onu taklit etmeleri cumhuriyetçi monarşi sisteminin doğuşudur.
De Gaulle’ün duyguları belki mo­ narşiye dönüktü. «Bin yılda Fransayı kuran kırk krala» şüphesiz derin saygısı vardı. Kendisi de boyu ile po­şu ile bir kral soyunun kurucusu olabilirdi. Ama De Gaulle artık bu çağda meşrutiyetin verasete ya da kutsal törenlere değil millet oyuna dayandığını bili­ yordu.
Reklam
Cumhuriyetçi Monarşi ve Napolyon:
Isa’dan önce 27 yılında yaşamış olan imparatorluk gibi, Napolyon'un paratorluğu da Cumhuriyetçi bir monarşidir. Zaten Roma günün modası haline gelmiş ve yeni Auguste eskisinden kuvvet almaktadır. İki' olay birbirinden bü­ tün bütüne farklı olmakla beraber arada büyük yakın­ lıklar vardır. Bununla beraber bir monarşi ancak yarı cumhuriyetçidir. Eski ve yeni Fransa’yı barıştır­ mak isteyen 1’nci Napolâon her iki meşrutiyeti de bir­ leştirmek istemiştir. Bunların biri geleneksel meşru­ tiyettir ve gücünü Napolyon’u imparator ilan eden dinsel törenden ve Marie-Louise’in yatağından alır, İkincisi ise yeni meşrutiyettir, genel seçime ve halk oyuna dayanır. «Allahın inayeti» ve Fransız halkının iradesiyle imparator ilân edilen Napolyon her iki sis­temin birleştiği noktadır.
Yeni Monarşi Sistemi:
Her yerde monarşik bir biçim almaya doğru gidiyor. Veraset yolu ile kral olanların yerini seçim yolundan gelen krallar alıyor. Ama gene de bunları birbirine karıştırmamak gerek. Hükümet gücünün, seçim yolu ile iş başına gelmiş bir tek ada­ mın iradesinde toplandığı bütün rejimleri Cumhuriyet­çi Monarşi adı altında birleştirmiyoruz. Bunların ba­ zıları gerçekte diktatörlüktür, bunlarda seçim sonuç­ları önceden kararlaştırılmış bir törenden başka bir şey değildir, ne iktidara getirebilir ne de iktidardan düşürebilir, sadece bu iktidara bir meşruiyet cilâsı verir.