Bir çadırda, bir asker uyuyakalmış ve teheccüd namazı ve duadan gaflet etmişti...
Selahaddin hemen çadıra girdi, askerin yanına geldi; onu incitmeden, bir baba şefkati ve merhameti ile başını okşayarak uyandırdı...
Ve o askerine der ki: "Evladım! Bak bütün askerlerim, gece namazı kılarak zaferimiz için Allah'tan yardım diliyor ve ona dua ediyorlar! Bir askerimin gafleti sebebiyle, Allah'ın yardımının gecik- mesinden korkarım... Hadi, durma evladım!"
Son asker de kalktı ve namaz kılarak Allah'a dua ve niyazda bulundu...
"Bu nasıl bir himmet idi ki, Halep'in alınması ve zaferler onu durduramıyor, şehirler dolaşarak cihad için yeniden adam topluyordu. Allah onu bu dünyada muvaffak ettiği gibi ahirette de en güzel mükafatla karşılasın."
"Cihad aşkı, cihad muhabbeti onun damarlarında çağlıyordu ve kalbini, kafasını kaplamıştı. Konuşmalarının konusu daima buydu. Her an onun için hazırlıklar yapıyordu. Onun için gerekli olan malzemeler, silahlar, ihtiyaçlar tespit edilip temin ediliyordu. O, işe yarayacak insanları araştırıyor; cihadı hatırlatan, ona teşvik eden kimselere yöneliyordu. İşte bu cihad uğruna o, çoluk çocuğundan, sülâlesinden, vatanından, yuvasından ve bütün mal ve mülkünden ayrılmaya razı olmuş ve bir rüzgârın söküp savurabileceği kadar basit bir çadırda yaşamaya katlanmıştı. Bir kimse onun yanına oturup sohbet etme fırsatı elde etse hemen ona cihadın faziletini anlatmaya başlardı. Cihad harekâtı başladıktan sonra cihad ve mücahidlere yardım dışında hiçbir yere bir kuruş dahi harcamadığına yemin edebilir."
Yzr. Kadı İbn Şeddat
Suriye kadısı Ebû Saad el-Haraví, sarıksız, kafası matem İşareti olarak kazınmış bir halde, Abbasi Halifesi el-Müstazhir Billah'ın divan toplantısına bağıra çağıra dalıyor ve karşısındakilerin rütbelerini dikkate almaksızın şöyle haykırıyordu:
"Suriye'deki kardeşleriniz kılıçlara ve sırtlanlara yem olurken ve onların deve eğeri veya akbabanın midesinden başka oturacak yerleri yokken, siz çiçek gibi uçarı bir hayatın içinde, huzurlu bir güvenliğin gölgesinde uyuklamaya nasıl cesaret ediyorsunuz? Hiçbir şey olmuyormuş gibi nasıl rahat durabiliyorsunuz? Ne kadar çok kan döküldü! Ne kadar çok güzel kız, tatlı çehrelerini utançtan elleriyle örtmek zorunda kaldı! Yiğit Araplar hakarete alıştılar mı ve kahraman İranlılar şerefsizliği kabul mü ettiler?"
Bazı devlet adamları bizzat Bağdat'a gelip yardım isteseler de yazık ki elleri boş dönmüşlerdi. Bu serzenişler ve yardım istekleri sonuç vermemişti...
Ama yıllar sonra bıçak kemiğe dayanacak ve İslâm ümmeti dirayetli liderlerinin öncülüğü ile direniş hamlesini başlatacak ve bu direnişe paralel bir diriliş çabası ortaya koyacaktı...
Kısa öz mücmel bir anlatımla kaleme alınmış. Hayatını adamış bir sevdaya, bir kadim davaya... Selahattin Eyyübi'nin hayatından, İslam birliğinin nasıl mükemmel bir şekilde sağlanabileceğini öğreniyoruz. Şu anda dünyanın en çok aç olduğu durumun...
Birliği sağlaman gereken kişiler koyu bir Fatımi güruhu da olsa bunun üstesinden gelebilmenin adıdır, Selahaddin olmak. İnsan düşünmeden edemiyor; birlik deyince sünnilerin birliği mi, yoksa içinde onlarla beraber dinlerine bidat karıştırmış şiilerle olan bir birlik mi? Bunun cevabı zaten verilmiş: ehli kitap tekfir edilemez. Aksi şekilde, tarihte de görüldüğü gibi ayrılık bir yerde başlayınca çorap söküğü gibi dağılıyor İslam'ın milleti. Peki uzlaşma adına bir şeyler esnetilmeli mi kısaca bu birlik Selehaddince nasıl sağlanır? Cevabın kısası, bu kitapta. Benim Şarkın En Sevgili Sultanının hayatında dikkatimi celbeden bu meseleydi.
2023 yılının son günü ve siyonist işgalciler hale Filistin halkını sönürüp katlediyorlar 50 milyar Müslüman buna göz yumuyor Rabbim biçe Selahattinleri çıkarıp vaad ettiği şanlı zaferi görmeyi bizlere nasip eylesin
Tokatlı Hasan onbaşılar olmayı bizlere nasip etsin Allah rahmet eylesin
Ben eskiden insanların başkaları uğruna canlarını kurban ettiklerini ve sevdikleri adına canını feda ettiklerini duyardım da, bunların mecazen söylenmiş gerçek olmayan temenniler ve zoraki gösteriler olduğunu zannederdim. Fakat onun öldüğü gün hariç; o gün gördüm ki, bu bir hakikattir. Bizzat ben ve pek çok insan öyle idik ki, imkânı olsaydı onun hayatını devam ettirmek için canlarımızı hemen verebilirdik. Onun canı geri gelseydi kendi canlarımızı hemen karşılığında verirdik.