Selçuk Bey - Ahmet Haldun Terzioğlu
*Kişioğullarının bir amacı olunca yaşamları bir başka şekilleniyordu. Ömürleri uzuyordu.
*Çağ düşlerin yıkıldığı, yeni düşlere umutla tutunma çağıydı. Umut arama çağıydı. Oğuz'un zor çağıydı.
*Davul onun boynunda, tokmak başkasının elinde" derler. Eğer etkin ve güçlü değilsen, davulu boynuna bağlarlar, hem taşıtırlar hem de zamanlı zamansız çalarlar.
*Biz Türkler yapılan iyiliği de unutmayız yağılığı da.
*İnanmakla başlıyordu her şey.
*Oğuz dilinin güzelliğinde SEL ile birleşen ÇUK eki kavgacılığı, savaşçılığı anlatır. Seli sahiplenmektir.
*Hiçbir şeyin rastlantı olmadadığını, rastlantıya bırakılamayacağını bilmek gerek.
*Her şey Allah'ındır. Bunu bilmek için bakmak, görmek ve anlamak gerek.
*Oğuz'un iti bile karakterlidir.
*İnatla savunulan yanlış, yeni yanlışları çağırır.
*Tanrı dağları kadar Türk Hira dağı kadar Müslüman.
*Oysa biz devlete inanır, devlete hizmet ederiz,kişilere değil.
*Birbirine karışıyor gerçeklerle yalanlar. Dün gerçek olan bugün yalan, dün doğru olan bugün yanlış oluveriyor.
*Gök çadırımız, güneş bayrağımız.
*Sonlar başlangıçları hazırlar .
Bayrağını Türk töresi gereği şekillendirmek en büyük düşüydü.
"Gök mavisi rengi olsun. Böylece Oğuzluların Gök'ü unutmadıklarını, unutmayacaklarını anlatsın. Üzerinde çift başlı kartal... Yine Gök'le alakalı bir tamga.
Bozkurt gibi Türk simgesidir ulu dağların kartalı. Dağlara ve uçmağa övgünün simgesidir. Bir başı geldikleri topraklara, gündoğusuna bakarsa kartalın; bir başı varmak istedikleri topraklara günbatısına dönük olursa...
"Gündoğusundan geldik. Günbatısına uçacağız. Bir kartal azametinde. Bir kartal gücünde... Pençelerimizle yağılarımızı parçalayacak, pençelerimizle tutunacağız yurt topraklarına..."
Bir ekleme daha olmalıydı bayrak üzerinde: Gerili bir yay ve sürülmüş ok...
"Atamın demir yayını hatırlatan..."
Bir Yabgu, asla bir çaşıtı sorgulamazdı. Oysa zaman dar, öğrenecekleri çok önemliydi. Uçmağa varmak için hazır olan hatta acele eden Gök erlerini konuşturmak kolay olmazdı.
Doğrudan sordu sorusunu. Saklayacak birşey kalmamıştı.
"Seni buraya Selçuk Bey mi gönderdi?"
Cevap vermedi er. Yüzünde alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu Yabgu'ya.
"Ben Yabgu'yum. Senin hanınım, cevap ver"
Bu sefer alaycı bir sesle karşılık buldu sorusu.
"Madem benim hanımsın, neden ordu çıkardın uruğuma karşı? Neden obamı basmak istersin? Biz sana ne yaptık?"
Sarsıldı Yabgu. Ne diyeceğini bilemedi. Başını ordubaşa çevirdi.
"Çaşıttır, töreyi uygulayın!"
Buyruğun anlamı belliydi. Çaşıtlar başları vurularak yok edilirdi.