Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sen Hep Hoşgeldin

İlhan Dilek

Sen Hep Hoşgeldin Gönderileri

Sen Hep Hoşgeldin kitaplarını, Sen Hep Hoşgeldin sözleri ve alıntılarını, Sen Hep Hoşgeldin yazarlarını, Sen Hep Hoşgeldin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kimsesiz bir yolda yürümek vardı şimdi seninle, hem de bu dünyanın anlamsız hiçliğine inat edercesine. Ben senin özlemine istinaden sarılırken hayaline, kim bilir belki de sende karşılık verirdin bu fakire.
Sürgün şehirlerde bayram ertesi sevinçlerim var benim, zaman aralığı bulunmayan dolup yağan ve sonra hınca hınç boşalan bir garip sevdadan olsa gerek tüm bunlar. Hangi çıkmazda olduğumun bir önemi olmadan yorsam da kendimi başı boş imlalar haznesine, yine de sana çıkıyor bir yolunu bulup her cümle
Reklam
“Dışarıda ötelerden kalma bir ayaz... Fakat bilmeni isterim buralarda mevsim yaz... Gözlerini kıs ve bir hayale bürü beni, yalnız tahmini güç değil vicdanının yazık değişleri. Hani'dir mana yoksunuyum, tanımı olmayan bir müptela. Belki de bu yüzden bi hiçim senin nazarında.”
Beni içine kapanık biri sanıyorlar, oysa bu yanılgıya sadece inanıyorlar, öyle ki bir ben var benden öte derinlerde ve kimsenin bilmediği hülasa devrimler gerçekleşiyor içimde.
Sevmek ve sevilmek de sağlam bir kalpten geçer. Servi ağacından düşen nameler ezgiyle buluşabilir. Belki bu ikilinin sonu bir şiirde olabilir. Ama unutmayalım ki her şeyden önce buda bir gerekesimdir hem insan yeryüzüne tabiatı gereği sevmek için gönderilmiştir, bu yüzden varlık aleminde ki görevimizi ifa ederken beşerden ziyade azıcık da Allah'ı sevmek gereklidir. Zira her gecen gün kulun kula meylettiği bir dünyaya alışıyoruz.
Kâhinlerin hayretler uyandıran palavralarına kanmıyorum eskisi gibi... Alim görünümlü soytarıların kıskancında değilim inan ki... İlahi bir haz olarak beklemesem de artık seni, ötelere bıraktım bende kalan arzuların şehvetini.
Reklam
Kimsesiz şehirlerde hülasa devrimler gerçekleşiyor er ve er başsız, satır aralarında kanlı hezeyanlar süngü takıyor emir ve komutasız. Sonlar biriktiren alın yazım hadsiz bir kalkışmanın eşiğinde, oysa vuranda bizdik vurulanda bu hikayede. Gözlerimde biriken pişmanlığın niyesini sorguluyorum benliğimde, zaten ölmek o kadar kolay değilmiş, okunduğu gibi şiirlerde... Ne var ki hadi çık gel de sonumu gör diyenlere inat, Yüzünde ahvaline gizlenmiş hain bir hayat... Duyguların kadar meçhul, Kelebek ömürlü düşlerinden firar edecek kadar asi, Namluda bekleyen bir el atımlık fişek misali, Siperin dibindeyim yaşamayı kollayan bir tacir gibi, Hâlbuki sonu faili meçhul olmalıydı diyenlere aldırmadan Kırılan kalemlerin çokluğuna kanmadan, Almaktan ziyade sunmayı meşrep edinmiş Bir cahil faniyim üstelik koca bir hiç. Bu yüzden kerameti asılsız bir nifak olup gidiyorum kimsenin bilmediği yerlere ve ardımda bedeli ödenmiş mutluluklar bırakıyorum adı sen diye.
Zaman gözlerimde duruyor şu miladi çağda. Az bir vakit sonra aşk gecikmiş bir mutluluk yüklüyor anlamsız kahkahalara ve içinden ben peyda oluyorum senin beni umursamadığın o girdapta.
Ey Min-el / Aşk, üç vakte, ne olursun erinme çık da gel telvelere bir yudum son nefes ömrüm cezvelere gebe. Hem hala güzelliğinin zekatı var başka bir surette yollarını gözleyen gözlerimde.
Sen bilmezsin zaman zaman, huşu içinde hidayete ermenin özlemini. Zaten toprakta olmasa külliyen yalan bu dünya öyle değil mi?
Sayfa 17 - az kitapKitabı okudu
Reklam
Sen çok iyi bir insansın diye başlayıp, kusura bakma diye bitten sevdalar yaşadık hepimiz. Ben oturduğum mahalleyi yakmak için çokça düşüne dururken, sen de kim bilir belki de yüreğinde ki yangını söndürmekle meşguldün o sıralar. Uzun lafın kısası her birimizin farklı farklı hikâyeleri var, bu yüzden bizi en iyi anlayanlar, ananesinden terlikle dayak yiyip yine anne diye bağıran çocuklar oldular. Çünkü onlar ağlarken bile en sevdiklerinden medet umdular. Öyleyse bizde vazgeçmeyelim adamlar, varsın tüm kadınlar gitmek için ayaklansınlar. Sen kal-bekle ve sabret. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir.
Dostlar ben şu sıralar sigara kullanmıyorum ama efkarımın membaını kullandığım günlere sayıyorum. En nihayetinde beslenmeli insan bir şeylerden, dünde Aslı beni terk etti gerekçe olarak da hiç bir şey söylemedi, fakat ben bekliyordum ondan böle bir şey, ne yapsın kız cağız haklı. Benim gibi geçimsiz birine iyi bile katlandı, açıkçası onun yerinde ben olsaydım çoktan şutlamıştım kendimi. Neyse ki asıl mevzu bu değil her ne kadar detaylarda gizli olsa da acılar Aslı'ya sıra gelene kadar benim hiç unutamadığım Sıla'm var bu yüzden varsın tüm Aslı'lar yol alsınlar. Mütemadiyen kişiliğimle alakalı inişli çıkışlı zamanlarım oldu. Çok iyi bir insan olduğumu söyleyenler kadar, yok canım daha neler diyenler de var. Ben hep derim kime göre, neye göre. E, tabi herkesin bakış acısı farklı neticede. Hatırlıyorum da küçükken muhitimizde ev ev gerilen çarşafların altına giren şahısların Gayb noktasında GBT’sine bakılırdı, kem gözlerin bertaraf edilmesi için. Ben bu tip eylemlerin merkezinde olan birisi olarak her mukabele günü anası tarafından zorla kadınların içerisine sokulan o çocuk kimliğimle birden çarşafın altında buluverirdim kendimi. Haliyle yaş ilerledikçe kaçınılmaz bir sondu kişilik evirilmesi. Belki de bu nedenle ''yok canım daha neler'' diyenler sonradan türedi. Aslında anlaşılacağı üzere fena bir insan değilimdir.
Mütecessis bir tebessümle kınarken esef yüklü mutlulukları, hani olurda içimizden gelen kahkahaya eşlik eder mazimin çocuk yanı. Aslında mücbir sebepleri var yas denen mutluluk ihlalinin. Bu sebeple senle ben ayrıyız sevdiğim. Zamanın hayal kırıklıkları yığınla belirsiz bir zarf tümlecinde; bir de benlik duygusu yok mu? Bence o zulüm ediyor nefsimize. Dingin ruhların da kralı ölür vakti geldiğinde, Süleyman bile göçmedi mi bir değnek üzerinde? Hele ki huzurun tınısında hep yeknesak bir hayat varsa heybemizde, işte o vakit yalnızlık başlar güncemizde. Açık tenli bir aşka rağbet edip tozu dumana katarken gecelerde, dönüşü geciktirmeyip gerimi dönsek kıblemize… Ürkek bir ceylan gibi vuruldu mazim düşlerimde ve asla olmaz dediğim alametlerle boğuşuyorum kendimce. Oysa ki tek bir kelimesine verebileceğim candan öte ne çok şey vardı servetimde, şimdi keşke diye başlayan şiirlerin hepsi benden sana gelsin hediye. Kenetlendiğimiz bir dizede, anbean depreşen ruhlarımızın kafası güzelliğinde keşfederken sensizliği. Uzaklardan ağıtlar duyuluyor yoksa öldün mü sevgili? Kâhinlerin hayretler uyandıran palavralarına kanmıyorum eskisi gibi... Alim görünümlü soytarıların kıskancında değilim inan ki... İlahi bir haz olarak beklemesem de artık seni, ötelere bıraktım bende kalan arzuların şehvetini. Dip açılarımın en haşmetlisi ile münakaşadayım, sadece aşka hibe ettiğim açlığımın kavgasındayım. Üstelik devingen bir mahremiyet kadar kutsal olan her ne varsa, ben bundan böyle onlara tapmaktayım.
Bilesin ki sevgili, pusulasız kuşlar getirecek sonsuza dek sana yazdığım tüm şiirleri. Ölü bir kentin morg alfabesi olacak, sevdamızın özeti. Unutulmuş aşklara dualar okuyacağız Yasinler eşliğinde ve ne kadar kimsesiz cenaze varsa amin diyeceğiz hepsine... Kalbimdeki sevdayı özleyen duyguların hürmetine. Aralık bırakılmış bir kapıdan sızarak gireceğim düşlerine. Aslında bir tebessüm ağrısıdır görmek istediğimiz, ya da unutulmuş bir merhaba. Kayıp yıldızlara yüklediğimiz şiirlerle koşmak isteriz sonsuza, ardımızda bir toz bulutu bırakarak, unutmaktır dileğimiz yalan olan her ne varsa
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.