Süreyya Berfe, yalın şiir denilince aklıma ilk gelen kişidir. Gündelik yaşamdan yoğun, renkli, duygulu ama hep duru şiirler süzmeyi başarmış bir sanatçıdır.
“Şiir olacak malzemeyi önce yürek görür / sonra göz / daha sonra da akıl.“ diyor.
Bu savını yazdıklarıyla kanıtlamıştır.
Ülkü Tamer-
İroni, bazen de sert alay, Süreyya Berfe’nin şiirinin kurucu öğelerinden biri olmuştur hep. Görünüşte birbiriyle çelişen iki yöneliş vardır Berfe’nin yapıtında. Bir yandan, şiirin varabileceği en yüksek hedef, doğadır. Doğa, her şeyin devası ve nihai sınırıdır. Daha ötesine geçmek söz konusu değildir. Ama öte yandan, hiçbir zaman erişilemeyecek bir hedeftir de doğa. Ve şiir de şair ile bu erişilmez sınır arasındaki uzaklığın içinden doğmaktadır. Şiire yol açan ve besleyen, imkansızlıkla özlem arasındaki bu gidiş geliştir, iki karşıt tutumun sürekli birbirini çelmelemesinden doğan bu ironik oyun. Berfe’de aşk da payını alır bu oyundan ve bir bakıma oyunun sürmesi için gerekli dürtüyü de sağlar.
“Nedir bu aşk“ diye soruluyordu eski bir şiirinde:
“Nedir bu aşk / Bu öteki önceki / Olmayan sürüklenen örtülü / Parçaları mı bir göktaşının / Zakkum ağaçları mı / Girilmesi yasak bir bahçedeki.“
Orhan Koçak-
Bu kitapta Süreyya Berfe’nin son bir yılda yazdığı ve çoğu hiçbir yerde yayımlanmamış yeni şiirlerini bir arada bulacaksınız.
(Arka Kapak)