Senin Hakkında Yedi Şey Düşündüm kitaplarını, Senin Hakkında Yedi Şey Düşündüm sözleri ve alıntılarını, Senin Hakkında Yedi Şey Düşündüm yazarlarını, Senin Hakkında Yedi Şey Düşündüm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Arka kapağını okuyarak büyük bir hevesle alsam da beklentimi asla karşılamadı, evet içerisinde güzel anekdotlar olsa da çoğu açıdan yetersiz ve yanlış yönlendirmeler ile dolu. Kişisel gelişim ve kendini bulma yoluna girmiş olan bir insan zaten okuduklarına boş gözlerle bakacak ve yazılan önerilerin çoğunu yadırgayacaktır diye düşünüyorum. Öte yandan yeni başlayanlar için ise korkunç yönlendirmeler ile dolu, terapi ve kendimiz ile geçirdiğimiz uzun mesailer sonucu almamız gereken bir yoldur travmaları ve günlük yaşantıyı iyileştirmek, nefes egzersizi yaparak, sevmediğimiz insanlara iyi davranarak ya da kötü akrabalarımıza katlanmak için kendimizi zorlayarak, duygularımızı reddederek bir adım yol kat edemeyiz. Yazarı tanımıyorum ama orta sınıfın üstü, güzel bir ailede büyümüş ve ağır travmalar atlatmamış biri olduğunu düşündüm. Zira büyük sıkıntılar yaşamış kimse kendini sevmediği yemeği yemeye zorlamaz, kendine zorluk yaratmaz, hiç bir terapist ya da yaşam koçunun böyle bir öneride bulunduğunu görmedim. Sözün özü hayatta hiç bir sıkıntısı olmayan, pembe bulutlar üzerinde yaşayan ve sadece canı sıkılan birinin sözleri gibi daha çok.
Yazar hem gerçekçi hem de fantastik bir hikayenin içerisine bizlere katkı sağlayacak ve farkındalık katacak birçok içerik yerleştirmiş. Özenle hazırlanmış bir eser olduğu okudukça anlaşılıyor. Bazı yerleri kafa karıştırıcı olsa da bütünsel olarak okunmaya değer bir kitap.
“Siz, kendinizin efendisi misiniz? Kendinizi, kendiniz mi var ettiniz? Sizi ısıtan güneşi, doğduğunuz günden beri yediğiniz yemeği, içtiğiniz suyu siz mi yaptınız? Ciğerlerinizi dolduran hava size mi ait? On dakika boyunca bu dünyanın size cömertçe, hiçbir karşılık beklemeden sunduğu havayı solumadan durabilirseniz, kendinizi öldürmenize hiç itiraz etmeyeceğim. O zaman kendinize ait olduğunuza ikna olabilirim. Hadi, nefesinizi tutun. Bakalım kendinize ne kadar süreyle yetebileceksiniz.”
“Dünya asla mutlu olmayacak” dedi Prens. “Hiçbir zaman olmadı ve hiçbir zaman da olmayacak. Dünya mutsuz kalmaya mahkûmdur, yalnızca bireyler mutlu olabilir. Mutluluk, kişisel bir şeydir. Dünyaya kin tutarak bir yere varılmaz. Kendi sorumluluğunuzu alın ve kendinizi bu karamsarlık bataklığından çıkarın. Dünya sizin hayalinizdeki yere benzemediği için veya hak ettiğinizi düşündüğünüz şeyleri size veremediği için varoluşa şantaj yapmayın. Güzellik her yerdedir ve sizin tarafınızdan görülmeyi bekler. Uyanmak, gözlerinizi açmak ve mavinin maviliğini, kırmızının kırmızılığını takdir edecek olgunluğa ulaşmak sizin vazifenizdir.”
Kendinize acıma alışkanlığınız varsa bunu fark edin. Alışkanlığınıza boyun eğmeyin ve o zihinsel tuzağa düşmeyin. Acı herkes için vardır ve hayatın en kesin gerçeğidir. Hayat sizi gözüne kestirip özellikle zulmetmez. Acıyı sükûnetle ve olgunlukla karşılayın.
“Bahsettiğin senin zihnindeki senin dünyandır, benimki değil. Benim dünyam gerçektir ve doğrudur. Senin dünyan sana yabancı bir şeydir ve sen ondan korkarsın. Benim dünyam bana aittir. Ben daima evimdeyim. Sen kendi dünyanda yapayalnızsın ve hayat diye kabul ettiğin, durmadan değişen düşlerin içine kapanmış durumdasın.”
Zihnin ortaya attığı her duyguyu,her düşünceyi kovalamayı bırakman gerekiyor.
Bir köpek gibi değil,bir aslan gibi olmalısın.
Aslana birisi top attığı zaman ,aslan topun değil topu atanın peşine düşer.
Bir aslana yalnızca bir defa top atabilirsin.
Yoruldum.
Ne kadar yavaş aksa da zaman yorucudur.
Zaman…
Zaman soyut bir kavram değildir. İnsan zamanı görür,ona dokunur. Mevsimler değişir, gökyüzü değişir, her şey yorulur ve her şey yaşlanır.
Tanrı sessizligi çeşit çeşit yarattı.
Yol kenarında tek başına duran ağacın sessizligi,bir konuşmadan önceki sessizlik,uzun otların arasında kıvrılan yılanın sessizliği,geçip giden bir ömrün sessizligi,devam eden sessizlik ve son arayan sessizlik.
‘Kendimize ait bütün sorunların özel olduğunu, üzüntümüzün diğerlerinkinden tümüyle farklı olduğunu düşünmek isteriz, ama sizinki de olsa benimki de olsa üzüntü üzüntüdür. Okyanusun size veya bana ait olmadığı gibi, üzüntü de kimseye ait değildir.’
Prens cebinden bir çikolata çıkarıp çocuğa uzattı, “Birisi sana köpek derse ne yaparsın, biliyor musun?” diye sordu.
Çocuk başını iki yana salladı.
“Dönüp arkana bakarsın ve bir kuyruğun yoksa hiç umrunda olmaz.”