Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor

Ahmet Cemal

En Yeni Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor sözleri ve alıntılarını, en yeni Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendime şu soruyu da sordum, çünkü önemliydi: Seçtiğimi söylediğim bu yalnızlık, sakın insanlar yüzünden uğranılmış kimi düş kırıklıklarının yol açtığı bir sonuç olmasın; sakın seçtiğimi sandığım, gerçekte sürüklendiğim bir kıyıya benzemesin?
"Biliyorum," demiştin, "biliyorum, yaşadığın sürece kimseyi beni sevdiğin kadar sevmeyeceğini ve beni kendinde hep var etmek isteyeceğini. Ama bunu gerçekten yapmak istiyorsan eğer o zaman ikimizi, beni somut olarak anımsatabilecek ne varsa, yok etmelisin; çünkü ancak beni, yaşadığın her zamana göre yeniden var edebilirsen hep seninle kalabilirim; aksi takdirde bir mezar taşından farkım olmaz..."
Reklam
"Herkes senin verdiğin sevginin değerini bilebilir mi?" diyenler oldu. Ben, pazara mal satmaya değil, kimi insanlar artık hiç ışık yanmayacak sandıklarında, onlara en azından bir mum götürmeye gidiyorum. Şimdi de yalnızlıklarım, zayıf anlarım olmuyor mu? Oluyor elbet. Ve böyle anlarımda ben de, mum götürdüklerimin kapısına gidiyorum. Bazen içeri alıyorlar, bazen kapıdan dönüyorum. Ama bütün bu tehlikelere karşın, yine de sevmeyi çok ciddiye alıyorum. Acılı yollar, beni tükenmez bir sevebilme yeteneğine ulaştırdı. En olağan yakınlıklara, kendi dünyamda en olağanüstü, en coşkulu sevgilerin tadını katabilme mutluluğuna eriştim. Onun içindir ki, ben, hep aşkla sevdim. Onun için benim her sevgim, bir gönül hikayesidir. Hiç unutmam, bu sevdiklerimden biri, bana Seferis'in bir kitabını armağan ederken, içine şunu yazmış: "Dostluğunda fırtınaların tadı olan dostuma..."
Şimdi, o otuz yılın ardından, ölümün bir hayata son verebildiğini, ama bir ilişkiyi bitiremediğini artık ben de biliyorum. Şimdi, otuz yıl sonra, 'Şeref Bey'in artık burada yaşamadığı' onca yıl boyunca o insanı hep yaşayabilmenin, birine bırakılabilecek en kalıcı miras olduğunu biliyorum.
Babam öldüğünde, daha kolaydı. Şeref Bey vardı. Ona koşmuştum. İçeri girdiğimde, yeşil koltuğunda, başını kaldırıp bana bakmış: "Biraz konyak ve biraz Hamlet, ne dersin?" diye sormuştu. Oysa onun ölümünde artık gidebileceğim kimse yoktu.
Reklam
Şeref Bey
Sonra günlerden bir gün, karşılıksız bir sevginin acısını ona açtığımda ve: "Biz bu kadar seviyoruz, onlar neden böyle yapıyorlar?" diye yakındığımda, bana yaşamımın sonuna kadar eşlik edecek karşılıklarından birini vermişti: "Biz seviyoruz, tamam, ama karşımızdakiler her zaman o sevgileri taşıyabiliyorlar mı?"
"Yaşamında hep insanlar olacak, ama sonra hep sen, hep yalnız... Bunu ne olur unutma; bir boyun eğiş değildir bu, insan budur, bütün kaderiyle, gerçekte budur, hep sen..."
"Bağımsızlık benim karakterimdir", diyen bir önderin mirasını, ülkenin kendi para birimi yerine doları ve markı geçirecek kadar bağımlılık tutkunu olarak kirlettik ve üstelik geldiğimiz bu noktada hala 'bağımsız' olduğumuzu söyleyebilecek kadar da 'gaflet, dalalet ve hatta hıyanet'e gömüldük!
10 Kasım 1938'de ölen Atatürk'ü bugün hala kurtarıcı olarak gereksinmemiz, gereksinmek zorunda kalışımız, Atatürk'ten sonra bu ülkeden gelip geçmiş kuşaklara çok ağır bir iflasın gölgesini düşürmektedir.
Reklam
Ümmet'likten kurtulup millet olabilmek için bütün dünyaya örnek bir Kurtuluş Savaşı'ndan galip çıkmış bir toplumun sonraki yazgısı, bu kadar hazin olmamalıydı.
Bir ülkenin her kentine, dahası -hızınızı alamazsanız eğer- her kasabasına üniversite kurabilirsiniz. Büyük kentlere düzinelerle gökdelen dikebilirsiniz. Görünen her şeye en parlak cilaları sürebilirsiniz. Ama kendi vatandaşınızı çalışmaya gittiği illerden cop ve dipçik kullanarak sınır dışı ettiğiniz, hastanedeki bir hastayı ite kaka bakanının yanından uzaklaştırdığınız, "bana niye bağırıyorsunuz?" diye soran bir başka vatandaşınıza: "Ben devletim, bağırırım!" diye karşılık verdiğiniz, boyadığı pabucun parasını isteyince işkence gören boyacı çocuğun hakkını devlet olarak ve inandırıcı biçimde aramadığınız sürece, ne hukuk devleti olabilirsiniz, ne de başkalarını olduğunuza inandırabilirsiniz!
İşkence görenlerin ve dövülerek öldürülenlerin yaralarından sızanın adı şerbet midir?
Cesare Pavese'nin nefis deyişiyle 'tanımadığı bir insanın kendisine dostça bir gülümsemesinde ya da bir göz kırpışında yaşamak için yeni bir neden bulabilmiş.'
697 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.