Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sessiz Şampiyon

Kemal Ateş

Sessiz Şampiyon Sözleri ve Alıntıları

Sessiz Şampiyon sözleri ve alıntılarını, Sessiz Şampiyon kitap alıntılarını, Sessiz Şampiyon en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kinyas Kartal
"Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. İki yüze yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırlar. Ama köy enstitüleri açıldıktan sonra beş köyüme köy enstitüsü mezunu geldi ve bu köylerden artık kimse gelip bana danışmamaya başladı. Ben düşündüm, iki yüz köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu gelirse benim ağalığım ne olur, sıfıra düşer! Böyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve doğudaki bütün ağalara te lefon ettim."
Sayfa 39 - H2O Kitap
Çirkinler kendini güzel görmeyi başarırken, sen güzelliğini çirkin, fazlalığını eksik görebiliyorsun, takıntılar böyle bir şeydi.
Sayfa 92 - H2O Kitap
Reklam
Birine yaptığınız bir iyilik, sizin için çok basittir, küçüktür, önemsizdir belki, ama karşınızdaki öyle bir ruh hali içindedir ki yaptığınız onun gözünde parayla pulla ölçülemeyecek bir değer kazanır.
Sayfa 78 - H2O Kitap
Farklı bir okuldu okuduğu okul. Her öğrencinin elinde bir mandolin. Çocuk sazıydı mandolin. Müzik öğretmenleri böyle diyordu, çocuk sazı….
İsmet Atlı
Bizim Adana'dan çok yazar, şair çıkar Ahmet. Son zamanlana yazar şair en çok nereden çıkıyor dersen, birincisi sizin köy enstitüleri, ikincisi de Adana gelir aklıma... Havaalanında o kargaşa sırasında bizim Yaşar Kemal'le karşılaştım. Kadirlili hemşerimiz... El sıkışıp kucaklaştıktan sonra, dedim ki: "Yaşar hatırlıyor musun, bana İsmet sen Türkiye'nin en büyük pehlivanı, ben de en büyük yazarı olacağım, demiştin. Şöyle bir güldü Yaşar: "Yanlış söylemişim İsmet' dedi. "Türkiye'nin değil, dünyanın demeliydim. Ülen dedim Yaşar Kemal böyle görüyor bizi. Dünyanın en büyük pehlivanı olimpiyat şampiyonluğuyla olur, ben olimpiyat şampiyonu olacağım Malbourne'da, dedim Neyse uzatmayalım Ahmet, uçak kalktı, saatlerce değil, günler ce havada geçen bir yolculuk. Uzak doğu ülkelerinden birinde aktarma yaptık. Havaalanında saatlerce bekledik. Melbourne's vardık amma, Allah seni inandırsın yürüyecek hal kalmadi biz de, hepimiz bitkiniz, yorgunuz... O yorgunluğa rağmen gene de maçlara iyi başladım Ahmet. Kolbastıyla yere indirdiğim Pakistanlıyı burgu takarak tuşladım, ardından en kuvvetli raki bim İranlı Zandi'yi sayı ile son devrede yendim. Sonra Japon's yendim. İyi gidiyordum, bir kere de maç yapmadan tur atladım. Bir Rus kaldı karşımda ama finalde yenildim ona. Olimpiyat şampiyonluğu böyle kaçtı avucumdan. Kahroldum Ahmet.... Orda şampiyon olsaydım da ölümü getirselerdi memleketime, inan razıydım Ahmet. "
Sayfa 106 - H2O Kitap
Ahmet Bilek
"O çocuk gençliğini yaşamadı"
Sayfa 36 - H2O Kitap
Reklam
“Tahta bavulu, spor çantası, kumanyası ile birlikte mandolini gene yanında. Nedenini anlayamadığı bu ayrılıktan dolayı hüzünlüydü; bütün vagonlarda şarkılar türküler söylenirken o dalıp gidiyordu…”
Eşi öldükten sonra yardıma gelen kadınlar evini soyup gitmişler. “Şu sırtımdakilerle kaldım.” diyor. Hizmet için gelen kadınlar, ölümü, yaşlılığını acıyı, fırsat bilmişler… Biz köy enstitüsünde iken cüzdan, ceket ortada okurdu. Biz Yörük’üz, köyümüzde de öyle, anahtar kilit olmazdı evlerimizde…
"Kızlarla erkeklerin ayrılması sizlere sürpriz oldu mu?" diye soruyorum İsa Bey'e. "Bekliyor muydunuz?" "Sürpriz olmadı, bekliyorduk. Çok gazete okuyorduk biz, yedi gazete okurduk, Meclis'te olup bitenleri biliyorduk." Şaşırıyorum: "Yedi gazete mi, kim alıyor bunları, okul yönetimi mi?" "Hayır, biz öğrenciler... Yedi kişi aramızda anlaşıyorduk, herkes bir gazete alıyor, değişerek okuyoruz. Böyle her konuda kolayca örgütlenirdik." Küçük, basit gibi görünse de müthiş bir okuma aşkı ve ör gütlenme örneği... Yedişer kişilik kümelere ayrılıyorlar, her öğrenci bir gazete alınca, toplam yedi gazete okuyabiliyorlar. 1940'larda her gün yedi gazete okuyan köy çocukları... Görülmemiş bir şey... Bugün bile.... Ülkemizde ilk özel gazete seksen yıl önce basılmış... İlk roman yetmiş yıl önce yazılmış. Çok değil, on küsur yıl öncede yeni bir abecesi olmuş bu toplumun. Kırklı yıllarda abece miz henüz çok yeni. Geçmişi, kültür tarihi bu olan bir ülkede 1940'lı yıllarda her gün yedi gazete okuyan köy çocukları... Okullarında ahır nöbeti tutarken Şekspir, Balzac okuyorlar.... Bedri Rahmi Eyuboğlu gibi bir şair-ressam yazıyor, gözleriyle görmüş de inanamamış...
Sayfa 38 - H2O Kitap
Her gün yedi gazete okuyan bu köy çocuklarından toprak ağaları çok rahatsız olmuşlar... Ülkede olup biten her şeyi günü gününe öğreniyorlar. Meclis'teki tartışmaları biliyor İsa Bey, kimlerin köy enstitülerine karşı olduğunu daha öğrenciyken biliyor. Enstitülerden yetişen öğretmenlerden ağalar hoşlanmıyorlar. Köylünün yalnız çocuğunu okutmuyor bu ögretmenler, sobasını bile tamir edebiliyorlar. Demircilik öğrenmişler çünkü. Ahmet'in dosyasındaki takdir yazılarından biri demircilik öğretmeni Mehmet Sintar'dan... Arıcılık okumuşlar. Koyunların, tavukların hastalıklarını biliyorlar, sağlık konularında köylülere yol gösteriyorlar. Kooperatifçiliğı, aşı yapmayı ögretiyorlar. Hep ağasından akıl alan köylü, öğretmene danışıyor artık. Öğretmen ağadan önce geliyor köyde..
H2O Kitap
Reklam
Yetimlik çok zordur. Hep sığınacak bir şey arar yetim. Babasını küçükken kaybetmiş ama kendisi söz etmezdi babasının öldüğünden. Başkalarından duyardık. Kalabalıklarda sessiz suskundu. Yalnız kaldığında, sizinle yalnızsanız konuşurdu…
“Köy enstitüleri deyince Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Talip Apaydın gibi ünlü yazarları çizerleri anımsıyoruz. Nihayet farklı bir kulvardan gelse de, şöhretlerin yanına koymamız gerekirken, unuttuğumuz olimpiyat şampiyonu Ahmet Bilek’e bağlıyoruz. Lafı…”
Yuvalarını kendileri yapan kuşlar gibiydiler. Çekiç, hızar, kazma, kürek seslerinin mandolin, akordeon, piyano seslerine, tiyatro repliklerine karıştığı bir yerdi burası. Vivaldi, Mozart, Beethoven bestelerinin, arpa buğday çeç olur ya da ince giyerim ince türkülerine karştığı bir yer...
Sayfa 18 - H2O Kitap
Gazi Avşar
Ahmet, ağzındaki sigarayı içmeyip de çiğneyen bir adam görmüştü ilk kez. Meydanlara Altındağ'in, Yenidoğan'ın çakalını çukalını getirerek Demokrat Parti mitinglerine kalabalıkların toplayan, bu toplantıların güvenliğini sağlayan da oydu. Menderes Kızılay'dan geçerken, parayla topladığı adamlarını, garsonlanımı, katiplerini, gazino fedailerini yol boyunca halkın arasına serperek başbakanı alkışlatmak, gençleri susturmaya çalışmak DP'ye en büyük hizmetiydi.
Sayfa 75 - H2O Kitap
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.