Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Habbetü'l-Mahabbe

Sevgi Tohumu

Aziz Mahmud Hüdayi

Sevgi Tohumu Hakkında

Sevgi Tohumu konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
10/10
3 Kişi
4
Okunma
4
Beğeni
340
Görüntülenme

Hakkında

Gerek Kur’an-ı Kerim ve gerekse hadis-i şeriflerde “hubb”, “muhabbet” ve “meveddet” ile bunlardan türetilen kelimelerle epeyce yerde geçen sevgi kavramı, tasavvuf tarihinde ilk dönemlerden itibaren sûfîlerin üzerinde durduğu, hakkında çokça görüş serdettiği önemli kavramlardan biri olmuştur.  Nitekim bu kavram, Rabia Adeviyye (v. 185/801), Ma’rûf Kerhi (v. 200/815), Zünnûn Mısri (v. 245/859) gibi sûfîlerin görüşlerinin temelini teşkil etmiş, Hâris Muhasibi (v. 243/257) ve Amr b. Osman Mekkî (v. 297/910) gibi sûfîler tarafından müstakil risaleler kaleme alınmasına sebep olmuştur. İşte muhabbetle ilgili müstakil bir risale kaleme alanlardan birisi de 17. asrın önde gelen şeyh, âlim ve şairlerinden olan Seyyid Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleridir. Hüdayi Hazretleri, Habbetü’l-Mahabbe (Sevgi Tohumu) adını verdiği Arapça küçük risâlesinde Allah, Habibullah, Ehl-i Beyt muhabbetini ayet, hadis ve büyük Allah dostlarının sözleri, menkıbeleri ışığında ele alıp incelemiştir. Elinizdeki bu eser, Hüdayi Hazretleri’nin söz konusu risalesinin Osmanlı Türkçesi ile yapılmış tercümesinin orjinal metninin yanında bu metnin yeni harflerle çeviriyazılı ve sadeleştirilmiş şeklini ihtiva etmektedir. Eserde ayrıca Hüdayi Hazretlerinin hayatı, eserleri ve risalesinin kısa bir değerlendirmesi ile mütercim Mustafa Enver Efendi’nin hayatı ve eserleri hakkında ana hatlarıyla bilgiler yer almaktadır. 
Derleyen:
Selami Şimşek
Selami Şimşek
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 38 dk.Sayfa Sayısı: 128Basım Tarihi: 2018Yayınevi: Buhara Yayınları
ISBN: 9786054530489Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 0.0
Erkek% 100.0
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Aziz Mahmud Hüdayi
Aziz Mahmud HüdayiYazar · 8 kitap
Osmanlı devri İstanbul velîlerinin büyüklerindendir. Asıl adı Mahmûd’dur. “Hüdâyî” ismi ve “Azîz” sıfatı kendisine sonradan verilmiştir. Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’nin neslinden olup, “seyyid”dir. Bunu ilâhîlerinin birinde: Ceddim ü pîrim sultan Sen’sin yâ Rasûlâllâh diyerek kendisi de ifâde eder. Koçhisar’da doğmuş, çocukluğu Sivrihisar’da geçmiştir. O, bir asra yakın ömür sürmüş ve sekiz pâdişah devrini idrâk etmiş bir gönül sultânıdır. Asrında, gerek eserleri, gerekse sohbet, irşad, vaaz ve nasihatleri ile ümmet için bir feyiz kaynağı olmuştur. İlim, tasavvuf ve edebiyat sahalarında parlak bir hüviyete sahip bulunan Hüdâyî Hazretleri, mâneviyat rehberleri arasında müstesnâ bir mevkii hâizdir. O, kuruluş yıllarında Şeyh Edebali Hazretleri’nin yapmış olduğu kıymetli irşad, hizmet ve faâliyeti, aynı aşk, vecd ve heyecanla yürütebilen nâdir bir mânevî şahsiyettir. Allah rızâsı istikâmetinde ihlâs, samîmiyet ve gayret üzere hareket eden Hüdâyî Hazretleri, sahip olduğu zâhirî ve bâtınî liyâkat sebebiyle de hem pâdişahların hem de bütün tebaanın sevdiği bir Hak dostu olarak tebârüz etmiştir. Osmanlı’nın yükselişten yavaş yavaş duraklamaya doğru seyir takip eden bir devrinde yaşayan Hüdâyî Hazretleri, bir yandan sultanların âdil, gayretli ve mâneviyat bakımından güçlü ve zinde olmaları için büyük himmetler sarf etmiş, bir yandan da birtakım kargaşadan bunalan devlet ricâlinin ve halkın gönül yaralarını âdeta hâzık bir hekim gibi sarmasını bilmiştir. Bundan dolayı hemen herkes, onun sohbet, irşad ve hizmet sofrasına koşarak ferahlamış; dergâhı, gönüllerin huzur ve saâdete kavuştuğu bir mekân olmuştur. Gerçekten onun devri, saâdetle felâketin birbirini takip ettiği çileli bir zamana rastlamaktadır. Zira siyâsî bakımdan gittikçe artan ve ictimâî bünyeyi de son derece sarsan çalkantılar, bu devirde görülmeye başlamıştır. Askerdeki disiplin ve nizâmın sarsılıp bozulmasının, 2. Genç Osman’ı fecî bir sûrette katletme derecesine ulaştığı ve 4. Murad’ın tahtının önünde sadrâzamı Hâfız Ahmed Paşa’nın yeniçeriler tarafından parçalanıp kanlarının tahta bile bulaşmış olduğu düşünülürse, o günlerin siyâsî ahvâli daha iyi anlaşılır. İşte böyle çalkantılı bir devirde İslâm tasavvufunun tesellî edici nefhasıyla Hakk’ın ve hakîkatin sesine çağıran Hüdâyî Hazretleri, dergâhına diğerlerine nazaran çok farklı bir hüviyet kazandırmıştır. Öyle ki, devlet idâresinde azl ve nefyedilen kimselerin ve cemiyette zuhûr eden anarşinin önünden kaçanların sığındıkları yegâne yer, onun dergâh-ı şerîfi olmuştur. Nitekim Halil Paşa, Dilâver Paşa ve Ali Paşa gibi zevât, başları her dara düştükçe bu dergâha sığınmışlardır. Bu yönüyle Hüdâyî Hazretleri’nin dergâh-ı şerîfi, kimsenin zarar ve ziyânının erişemeyeceği, günümüz tâbiriyle bir nevî dokunulmazlığı olan emîn bir mekân hüviyetine bürünmüştür. Denilebilir ki, o zamanlar Osmanlı mülkünde bu mekândan başka hiçbir dergâh, bu kadar hürmet ve ihtirâma nâil değildi. Burada Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin böyle bir makâmı hâiz oluşu ve sahip bulunduğu müstesnâ liyâkati elde edişinin nasıl tahakkuk ettiği üzerinde hâssaten ve dikkatle durmak gerekir. Zira onu bu kemâle ulaştıran metod, mâneviyat yolunda yürüyenlere müstesnâ bir numûne-i imtisâldir.