Sevme Sanatı kitabını okuyorum. İki kitapta da yakaladığım harika mesaj, herkesin hayatında bir kez de olsa durup düşünmesi gereken cümlelerden; 'Sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu.' İnsanlar sevmenin kolay olduğunu fakat sevecek ya da sevilecek doğru nesneyi bulmanın güç olduğunu düşünür, yahu sen sevdin, gerekenleri yaptın da mı karşıdan bu kadar şey bekliyorsun! bu bencilliktir. sevgi birini sevmek fakat onda kendini kaybetmemektir, kendimize olan saygıyı en onde tutmali ki verdiğimiz sevginin doğru yere gidip gitmediğini tespit edebilmeli, aksisi sevgiyede şahsada zarar verir. Bir insan; herhangi bir şeyi çok sevip, çok özleyip, çok dokunmak istediği halde mesafeli durması gerektiği durumlar olabilir. Hem karşısındakine hem kendine olan saygısı sevgiyi korumak adı altında bu pozisyonlara girebilir ki gerçek sevgi korumaktır. Sevgi vardır! günümüz kapitalist toplumu ve ele geçirilen insanlık bunu sineye çekmeye çalışa bile. Onsuz bir günü düşünemiyorum, yoktur çıkarsız sevgi diyen Marxta olsa katılmayacağim. Son noktayı şuan elimde bebeğiyle oturduğum Erich Fromm sözüyle bitireceğim "Doğumdan ölüme, pazartesiden pazartesi'ye, sabahtan akşama tüm faaliyetler düzenlenmiş bir örnek hale getirilmiştir. Böylesi bir düzenin ağına düşen kişi insan olduğunu, tek bir birey olduğunu nasıl hatırlar? düş kırıklığıyla, üzüntüyle, Sevgi özlem'i, hiçlik ve ayrı olma korkusuyla doluyken yaşama şansına bir kez sahip olduğunu nasıl aklına getirebilir?" bu sorulara yanıt aramak ve bulmak! sorun bu diyip kaçmak değil!
Eğer birine “seni seviyorum” diyebiliyorsam. “Sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum” da diyebilmeliyim.
Sayfa 67
“Başka birisine kendi ayaklarımın üzerinde duramadığım için bağlanıyorsam, karşımdaki insan bir cankurtaran olabilir belki, ama aramızdaki ilişkiye sevgi diyemeyiz.”
Erich Fromm diyor ki; “Önemli olan sözler değil davranışlardır. Sevdiğini söyleyen birisi yerine, sevgisini gösteren birisine inanın.” Bu böyledir. Birisine seviyorum demek ve bunu hissettirebilmek çok ayrı şeyler. Tam da bu yüzden davranışa yansımayan hiçbir şey gerçek değildir.
başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz.
Haset, kıskançlık,hırs, her çeşit açlık; bunların tümü tutkudur. Sevmek ise zorlama olmadan sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylemdir. Sevmek bir eylemdir; edilgen bir duygu değil. Bir şeyin " içinde olmaktır", bir şeye " kapılmak" değil. En genel biçimiyle sevmenin etken yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.
Vermek nedir? Çok kolay gibi görünse de bu sorunun yanıtı gerçekte karışıklıklarla, belirsizliklerle doludur. Bu konuda en yaygın yanlış anlama, vermenin bir şeyden " vazgeçme", bir şeyden yoksun kalma, bir başkasının uğruna kurban olma gibi anlaşılmasıdır. Kişiliği gelişmemiş, yönelimleri " hep bana"cı, sömürücü ya da istifçiliğin ötesine geçmemiş kişi sevme edimini böyle anlar.