Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Siborg Manifestosu

Donna Haraway

Siborg Manifestosu Sözleri ve Alıntıları

Siborg Manifestosu sözleri ve alıntılarını, Siborg Manifestosu kitap alıntılarını, Siborg Manifestosu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Modem makineler, Baba'nın her yerde hazır ve nazırlığıyla ve tinselliğiyle alay edercesine, kutsal şeylere hürmet göstermeyen, terbiyesiz birer tanrıdır.
Hep sorun olarak duran bu ikilikierin başlıcaları şunlardır: benlik/öteki, zihin/beden, kültür/doğa, erkek/kadın, uygar/ilkel, gerçeklik/görünüş, bütün/parça, fail/kaynak, yapan/yapılan, etkin/edilgin, doğru/yanlış, gerçek/yanılsama, tam/kısmi, Tanrı/insan. Benlik, tahakküm altında olmayan ve bunu, geleceği elinde tutup tahakküm deneyimiyle 'benliğin özerkliği' yalanını ifşa eden öteki sayesinde bilen Bir'dir. Bir olmak özerk olmak, güçlü olmak, Tanrı olmaktır; fakat Bir olmak, aynı zamanda bir yanılsama olmak, dolayısıyla ötekiyle bir kıyamet diyalektiğine girmiş olmak demektir. Öteki olmaksa, açık bir sınırı bulunmadan, aşınmış ve tözsüz haliyle çoğul olmaktır. Bir çok azdır, fakat iki de çok fazla.
Reklam
Feminizmdeki cinsel mal etme, hâlâ sapkın bir şekil­de epistemolojik emek statüsüne, şöyle ki, dünyayı değiş­tirmeye katkıda bulunabilecek bir analiz kaynağına sahip­tir. Fakat cinsel nesneleştirme (yabancılaşma değil) cinsi­yet/toplumsal cinsiyet yapısının sonucudur. Bilgi alanında cinsel nesneleşmenin sonucu, yanılsama ve soyutlamadır. Bununla beraber, bir kadın kendi ürününden yabancılaş­maz, fakat derin bir anlamıyla bir özne olarak, hatta kuv­vetli bir özne olarak da kalmaz, zira o, bir kadın olarak kendi varoluşunu cinsel bakımdan mülk edinilmeye borç­ludur. Bir başkasının arzusuyla oluşturulmak, emekçinin kendi ürününden keskin bir şekilde kopmasında görülen yabancılaşmayla aynı şey değildir.
Modem makineler, özle­ri itibariyle mikro-elektronik cihazlardır: hem her yerde hem de görünmezdirler. Modem makineler, Baba’nın her yerde hazır ve nazırlığıyla ve tinselliğiyle alay edercesine, kutsal şeylere hürmet göstermeyen, terbiyesiz birer tanrıdır.
Tekli bir ufka sahip olmak, çifte ufuktan ya da çok başlı canavarlardan daha berbat yanılsamalar doğurur.
Kendi başına hiçbir nesne, mekan ya da beden kutsal değildir; eğer ortak bir dildeki işlem sinyalleri "için doğru standart, doğru kod saptanabiliyorsa her bileşen başka bir bileşenle karşılıklı ilişkiye girebilir. Bu dünyada karşılıklı alışveriş, Marx'ın çok iyi analiz ettiği şekilde kapitalist piyasaların yürürlüğe koyduğu evrensel tercümeyi aşar. Bu evrende her türlü bileşeni etkileyen ayrıcalıklı patoloji gerilimdir, yani iletişimin çökmesidir (Hogness, 1983). Siborg, Foucault'nun biyoloji-politikasına tabi değildir; siborg, çok daha kuvvetli bir operasyon alanı olan siyaseti simüle eder.
Reklam
Bir insanın feminizmini tek bir sıfatla adlandırmak (da­hası, her koşulda bu ismi korumakta ısrar etmek) hayli zor­laşmış durumdadır. Adlandırarak dışlama bilinci hayli işlek­tir şimdi. Kimlikler çelişkili, parçalı ve stratejik bir görünüm sunarlar. Toplumsal ve tarihsel düzlemde nasıl şekillendik­leri zorlukla çıkarılabilen toplumsal cinsiyet (gender), ırk ve sınıf gibi olgular, ‘özsel’ birliğe inanmanın temelini oluştura­mazlar. ‘Dişi’yi, kadınları doğal olarak birbirine bağlayan bir terim olarak öne çıkarmanın hiçbir anlamı yoktur. Tartışma­lı cinsel bilimsel söylemlerde ve başka toplumsal pratikler içerisinde kurgulanmış ve kendi başına oldukça karmaşık bir kategori olarak dişi ‘olmak’ gibi bir halden söz etmek de mümkün değildir. Toplumsal cinsiyet, ırk ya da sınıf bilinci, patriyarkanın, sömürgeciliğin ve kapitalizmin çelişkili top­lumsal gerçekliklerinin bize yaşattığı korkunç tarihsel dene­yimlerin kazanımlarıdır.
MacKinnon, feminizmin ister istemez Marksizmden farklı bir analitik strateji benimsediği; ilk elde sınıf yapısı­ na bakmayıp, cinsiyet/toplumsal cinsiyet yapısına ve bu­nun üretken ilişkisine, erkeklerin kadınları cinsel düzlem­ de oluşturmaları ve mülk edinmelerine eğildiği kanısında­dır. İroniktir ki, MacKinnon’ın ‘ontolojisi’, bir olmayan-özne (non-subject), bir olmayan-varlık (norı-being) kurar. ‘Kadın’ın kökeni benliğin emeği değil, başka birinin arzusu­dur. Dolayısıyla MacKinnon, nelerin ‘kadın’ deneyimi (cin­sel iğfal ismini vereceğimiz her şey, daha doğrusu, ‘kadın­lar’ söz konusu olduğunda cinsiyetin kendisi) kapsamına alınabileceğini belirleyen bir bilinç teorisi geliştirmektedir. Feminist pratik, bu bilinç şeklinin kuruluşu, yani o-olmayan-bir-benliğin kendisine dair bilgisidir.
İletişim teknolojileriyle biyo-teknolojiler, bedenlerimizi yeniden tasarlamanın hayati önemdeki araçlarıdır. Bu araç­lar, dünyanın her tarafındaki kadınlar adına yeni toplum­sal ilişkileri somutlaştırır ve hayata geçirirler. Teknolojiler ve bilimsel söylemler, parçalı bir şekilde, kendilerini oluş­turan akışkan toplumsal etkileşimlerin formelleştirmeleri, yani donmuş uğrakları olarak anlaşılabilirler, fakat anlam­ları hayata geçiren araçlar şeklinde de görülmelidirler. Alet ile mit, araç ile kavram, tarihsel toplumsal ilişkiler sistem­leri ile tarihsel muhtemel bedenler anatomileri (bilgi nes­neleri dahil olarak) arasındaki sınır birbirine geçmiş du­rumdadır. Gerçekten de, mit ile alet karşılıklı olarak birbir­lerini oluşturmaktadır.
Dünya, enformasyon etkisinde farklı şekillerde geçirgen olan sınırlarla alt-bölümlere ayrılmıştır. Enfor­masyon, evrensel çaptaki tercümeye ve buna bağlı olarak, (etkili iletişim denen) engellenmemiş araçsal güce imkân tanıyan, niceliği ölçülebilir bir tür öğedir (birliğin temeli olan birimdir). Bu tür gücün karşısındaki en büyük tehdit, iletişimin kesilmesidir. Herhangi bir sistemin çöküşü geri­limin bir işlevidir.
56 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.