Gene sıcak sularda eriye eriye bilinmeyen bir evrene doğru yol alan buzdan yelkenlideydi. Gemi, kurbanlarla, ilişkilerden ve toplumlardan dışlanmışlarla, veremlilerle, kanserlilerle, cüzzamlılarla ve yanaklarından kan damlayan saglıklılarla gökyüzünün kara boşluğundan koparak denize yüklenen kasırganın, köklerinden söküp yüzeye çıkarttığı pembe yosunlu mercan adacıklarının aralarından geçiyordu. Hayallerindeki yangınların alevlerini bir salkım üzüme satan uzun kuyruklu bir yıldız adamı, tahin pekmez karışımından oluşan bir bulamacın çavlanında yüzen çocukların gözlerini oyuyordu ve akşamlar gibi yorgun annelerin göğüs lerini yırtan sevgileri kemikleştiriyordu.
Temizlikçi kadın kürtaj olacağı için bu hafta gelmeyecekti. 'Kocasından ayrı yaşadığına göre o çocuk kimden? Yoksa bu orospu temizlediği evlerin erkekleriyle mi fingirdiyor?'
Sivas'ta otuz yaşlarında bir kadın, evinde çocuklanyla birlikte otururken birden kapıyı, pencereleri kapamış, yedi aylık ve bir yaşındaki yavrularını bıçakla keserek öldürmüştü; aynı bıçağı boğazına saplamış ama kurtarılmıştı. Miniklerin can çekişmeleri annelerine yakarmaları, ellerine sarılmaları, gözlerinde saptadıkları anlamlar... Ruhunu titretiyordu
Ve bir gün o kadın gibi delirmekten korkuyordu.
"Herkes her an delirebilir," dedi Birsen. 'Şurda delirsen de bir görsem."
"Kim bilir ne derdi vardi," dedi Raziye. "Belki de kocasına kızmış, hıncını çocuklardan
almıştır." "Ama çocukların ne suçu var?" dedi Raziye.
"İnsanın kafası kızdı mı çocuk çocuk vız gelir,
dedi Birsen.. "Sen öyle bir şey yapabilir misin?" dedi Raziye.
"Bilmiyorum ama o tel bir kere koptu mu gözümün bir şey göreceğini sanmıyorum," dedi soguk bir sesle; derken sesindeki soğukluğu daha da soğutarak bakışlarına aktardı, Raziye'nin güzelliğiyle övündüğü gözlerine geçmişle bugün arasında doğan, büyüyen, yetişen nefretleri ince bir alay türüne sararak boşalttı.