İnsan içindeki şiddetin ne olduğunu, nereden geldiğini bilmez, onu tanımaz. Oysaki şiddet kişiyi çok iyi tanır, onun kim olduğunu, ne yaptığını, nerede olduğunu ve ona nasıl hükmedeceğini çok iyi bilir.
İnsanlar güvende olmak ve korkularını yenmek için çeşitli inançlar edinirler. Herkes gece olduğunda güneşin tekrar doğacağına inanır ancak insanlar buna inansa da inanmasa da güneş doğacaktır. Yani güneşin doğuşunun inançla bir ilgisi yoktur ancak korku ile ilgisi vardır. Gerçek şu ki inanç korkudan doğmakta ve korkuya neden olmaktadır.
Hem kabul ettirmek hem de vazgeçirmek şiddet eylemleridir. Fakat gerçek şu ki, hiç bir inanç gerçek olamaz çünkü inanç zihin ürünüdür ve zihin ürünü gerçekdışıdır. Asırlardır gerçekdışı inançları başkalarına kabul ettirmek için milyarlarca insan öldürüldü.
Değer bunalımı bir şiddet kaynağı olabilir. Her insan çocukluktan itibaren bir değer sistemine bağlanmaktadır. Birey, bu değer sistemine fanatikçe inandığında ve onu egemen kılmak istediğinde şiddete başvurur.
Farklı düşüncelere paranoyakça yaklaşım da yozlaşmanın bir parçasıdır. Bir insanın farklı bakış açılarını anlamaya çalışmadan onlara düşmanca davranması ve onlara "düşman" damgası vurması şiddetin kaynağıdır. Farklı düşüncelere düşman damgası vurulduktan sonra artık şiddet kullanmak, en uygun davranış biçimi olarak görülür.
İnsan yozlaşınca şiddet bireysel ve toplumsal yaşamın bir parçası olur. Yozlaşmanın başlıca nedeni, insanın kendi düşüncelerine karşı olan düşüncelere saldırması, onları bastırması, ortadan kaldırmak ve hatta yok etmek için çabalamasıdır.
İnanca dayanan tüm şiddet ve savaşlar dogmatizm kaynaklıdır. Asırlardır dogmatizm yüzünden milyonlarca insan kendine ve başkalarına şiddet uyguladı ama hiçbir yere varamadı çünkü şiddet bir çıkmazdır.
Dogmatizm ve inanca dayalı dogmatik davranışlar şiddete neden olur. Bir insan kendi inancının en dogru olduğunu inanınca ve bunu bir iman gibi savunarak bunun için ölmeye hazır olunca mutlaka şiddete başvurur.