~~BİREY KENDİNİ TANIMALI VE EMPATİSİNİ GELİŞTİRMELİDİR..
O ZAMAN İNSAN ŞİDDETE BAŞVURMADAN ÇATIŞMAYI ÇÖZEBİLİR VE SALDIRGAN DAVRANIŞLARIN ORTAYA ÇIKMASINI ENGELLEYEBİLİR...
Şiddet enerjisi bilinçli zihin tarafından baskilaninca , farklı kanallardan hareket eder ve mutlaka dışa vurur.Herkes şunu anlamalıdır ki ,siddet enerjisi bastırılarak asla yok edilemez.Tam tersi birikir ve daha da güçlenir.
İnsan içindeki şiddetin ne olduğunu, nereden geldiğini bilmez, onu tanımaz. Oysaki şiddet kişiyi çok iyi tanır, onun kim olduğunu, ne yaptığını, nerede olduğunu ve ona nasıl hükmedeceğini çok iyi bilir.
İnsanlar güvende olmak ve korkularını yenmek için çeşitli inançlar edinirler. Herkes gece olduğunda güneşin tekrar doğacağına inanır ancak insanlar buna inansa da inanmasa da güneş doğacaktır. Yani güneşin doğuşunun inançla bir ilgisi yoktur ancak korku ile ilgisi vardır. Gerçek şu ki inanç korkudan doğmakta ve korkuya neden olmaktadır.
Hem kabul ettirmek hem de vazgeçirmek şiddet eylemleridir. Fakat gerçek şu ki, hiç bir inanç gerçek olamaz çünkü inanç zihin ürünüdür ve zihin ürünü gerçekdışıdır. Asırlardır gerçekdışı inançları başkalarına kabul ettirmek için milyarlarca insan öldürüldü.
Değer bunalımı bir şiddet kaynağı olabilir. Her insan çocukluktan itibaren bir değer sistemine bağlanmaktadır. Birey, bu değer sistemine fanatikçe inandığında ve onu egemen kılmak istediğinde şiddete başvurur.
Farklı düşüncelere paranoyakça yaklaşım da yozlaşmanın bir parçasıdır. Bir insanın farklı bakış açılarını anlamaya çalışmadan onlara düşmanca davranması ve onlara "düşman" damgası vurması şiddetin kaynağıdır. Farklı düşüncelere düşman damgası vurulduktan sonra artık şiddet kullanmak, en uygun davranış biçimi olarak görülür.