En Eski Şiddeti Anlamak kitaplarını, en eski Şiddeti Anlamak sözleri ve alıntılarını, en eski Şiddeti Anlamak yazarlarını, en eski Şiddeti Anlamak yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
şiddeti anlatmaya calisirken kisilerin oykulerinden yola cikarak anlatmaya calismasi, siddeti tanimlamada etkili olmustur. cezaevi gercegi ve islahiyla ilgili yapilmis olan yanlislar ve bu yanlistan kaynaklanan öfke patlamalari anlatimis sosyolojik bir kaynak
Şiddeti AnlamakAdem Solak · Hegem Vakfı Yayınları · 200915 okunma
Mesleki farkındalık açısından okuğum bir kitaptı ancak benim de bilmediğim birçok şey vardı. İnsanları suça hazırlayan etmenler, aile yapıları, eğitim düzeyi... Çok şey öğretti bana.
Şiddeti AnlamakAdem Solak · Hegem Vakfı Yayınları · 200915 okunma
Adem Solak bu kitabında toplumun çok sayıdaki kanayan yaralarına değinmektedir. Töre toplumundan hukuk toplumuna geçememenin rahatsızlıkları, aile içi ilişkilerin sağlıksız olması, okulda eğitimin öğretime kurban edilmesi, okul-aile ilişkilerinin yetersizliği, toplumsal bozulma ve yabancılaşmanın ürkütücü boyutlara ulaşması, bireyin eğitimi ve sosyalleşmesinde sosyal kurumların tümünün iflasın eşiğine gelmesi ve neticede bireyin bu türden patolojik davranışlarının sıkça görülmesi... İşte bu kitabın bize verdiği etkili mesajlar ve uyarılar...
"Modern çağda hayal kırıklığına uğrayanların artması ve bireylerin kitle hareketleri tarafından kolayca etkilenmeleri nedenlerinden biri de belki el sanatlarının azalmış olmasıdır. Kişilerin yaratıcı güçleri azaldıkça, bir kitle hareketine katılım eğilimlerinin gittikçe belirli bir şekilde arttığını görmek ilginçtir. Burada, faydasız benliğinden kaçıp kurtulmakla, kitle hareketlerine duyulan yakınlık arasındaki bağlantı açıkça görünür. İçindeki yaratıcılığın gittikçe kuruması nedeniyle gerileyen yazar, sanatçı ve bilim adamı, er geç ateşli vatanseverler, ırkçılık simsarları ve mukaddesatçılar kamplarından birine sürüklenecektir."
Suça itilmiş çocuklarla ilgili araştırmalarm ortaya koyduğu bulgulara baktığımızda; okulu sevmeme, okuldan kaçma, başarısızlık, uyumsuzluk, sosyal-kültürel-sportif etkinliklerden uzak kalış ... gibi sonuçlarla karşılaşıyoruz.
İnsanda, kendini aşağı görme duygusu, düşünülebilecek en haksız ve en caniyane hırsları yaratır. Çünkü o, kendini suçlu bulan ve kusurlu olduğuna kendini ikna eden gerçeğe karşı, öldürücü bir nefret duyar.
"İnsanoğlu büyük adam olmak için heveslerle doludur; fakat bir gün anlar ki sadece bir küçük adamdır; mutlu olmak için heveslerle doludur, fakat bir gün anlar ki sadece mutsuzdur; mükemmel olmak için büyük hevesler taşır, fakat bir gün anlar ki sadece kusurlarla doludur; insanlar tarafından sevilen ve sayılan bir kişi olmak için devamlı umutlar taşır, fakat bir gün anlar ki kusurlarından dolayı sadece insanların hor görmesiyle karşılaşır. İşte, dışına çıkmaya imkân bulamadığı bu utanç duygusu, o insanda güçlü bir adaletsizlik ve yıkma ihtirası yaratır; çünkü bu durumda o, kendisini kusurlarından dolayı mahkûm eden ve bunun suçunu kendisine yükleyen gerçeğe karşı bitmez tükenmez bir nefrete bürünmüştür." Pascal