Süzülür odama her sabah erken,
Bir gümüş ve yayvan tepside gülen
Gözlerinin daha uyku ucunda;
En serin su buhar olur avcunda.
Ve bir rüya gibi sessiz yürürken
Yumuşak zincirini sürüyecekten
Avuç içi kadar ufak odamda.
Sanki küçük kalbi vurur eşyamda.
Her şey yankılanır onun sesinden,
Ayırdedilemezken gölgesinden
Elinin dokunmuş olduğu şeyler
Ürperir, canlanır sanki ve güler.
Çiçekleri sularken akşamüstü
Bol saçlı başında tembel bir örtü,
Yumuşak zincirini sürüyecekten
Eski bir şarkıyı tekrarlar, neden:
Pencereden selam verir mendilim
Senden başka yoktur benim sevgilim ...
Yeşil gözlerinde akşamın rengi
Mor gagalarında fecir, bulutlar.
Bitmez tükenmez kuş sürüsü gibi
Dağlar arkasından gelir bulutlar.
Bulutlar binlerce ve dizi dizi
Batı uçlarında dikilmiş putlar.
Bulutlar her akşam içip denizi
Gökkubbede şölen kuran mabutlar.
Bulutlar kuzeyin buz dağlarından
Sıcak vadilere inen mamutlar.
Ve gözlerimize dolup da bazan
Döken içimize zehir, bulutlar!
Üzerimizde bir kanat sesidir
Geceyi sararken fecir, bulutlar;
Hangi bir diyara gider, kimbilir
Hangi iklimlerden gelir bulutlar?
Sürür saçlarından onları rüzgar,
Dökerler toprağa tohum ve bahar;
Solgun yüzümüzü unutmayan yar
Ve alnımızdaki eldir bulutlar.
Gökyüzü bir sonsuz rüya denizi;
Besleyen onlardır düşlerimizi.
Her akşam peşinde götürür bizi,
Aşarken dağları bir bir, bulutlar.
Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze inceden
Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,
Unutulmuş güzel şarkılar için
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan
Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan
Sesin nerde kaldı? Kar içindesin!
Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
Uyandırmayın beni uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram
Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.
Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz.
Her an peşimizden koşan gölgemiz,
Özlenen limanlar, yanan yıldızlar.
Uzaktadır her şey; anneler, kızlar...
Uzaktadır her şey, hep... yalnız ölüm,
Her yerde, her an yakınımız ölüm
Hava keskin bir kömür kokusuyIa doIar
Kapanırdı daha gün batmadan kapıIar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahaIIeden
HayaIimde tek çizgi bir sen kaImışsın sen!
HüIyasındaki geniş aydınIığa güIen
GözIerin , dişIerin ve akpak gerdanınIa
Ne güzeI komşumuzdun sen Fahriye abIa
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
SarmaşıkIarIa baIkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatIerde
Yıkanırdı göIgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşiI bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyaIar açardı baharIa
Ne şirin komşumuzdun Fahriye abIa
Önce upuzun sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı , boyun bir başak kadardı
İçini gıcıkIardı bütün erkekIerin
AItın biIezikIerIe doIu biIekIerin
AçıIırdı rüzgarda kısa etekIerin
Açık saçık şarkıIar söyIerdin en fazIa
Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye abIa