Çok dar bir görme ya da duyma alanına göre ayarlanmış algılarımız var. Her an her yandan, âdetâ bir çağlayan gibi bir sürü ses durmadan bize geliyor. Oysa bizler, sözgelimi yüzde 5’ini kabul etmek üzere düzenlenmiş birer makineyiz. Makine yanlış işlemeye başlarsa ihtiyacımız olduğundan fazlasını duyarız. İhtiyacımızdan fazlasını görürüz. Senin makinen yanlış işlemeye başladı...
Çünkü neredeyse herkes, o yüzde 5’in orada var olanın tamamı olduğuna inandırılmıştır. Yüzde 5, evrenin tamamı. Ve eğer bundan farklı herhangi bir şey düşünürlerse tuhaflar. Ve sonra makine yolundan çıkarsa ve sözgelimi yüzde 10’u içeri gelmeye başlarsa, o zaman onlar da aynı şekilde birinin dirseğinden ya da kapı kolundan gelen seslerden aynı şekilde korkuya kapılırlar ve bu seslerin söyledikleri ise hemen hemen her zaman aptalcadır, o zaman onlar bilir ki, onlar kötü. Kötü yoldalar. Çünkü insanların fikirlerini değiştiremezsiniz. Bu şekilde değil. Birdenbire değil...
Bunun cevabı, kimi kişilerin yüzde 5 değil de, belki yüzde 6’yı algılayacak şekilde doğmuş olmasıdır. Ya da yüzde 7’yi, hatta daha fazlasını. Ama sen bir yüzde 5 kişisiysen ve ansızın bir şok sana yüzde 6’yı açarsa, o zaman “deli” olursun. Ben bir yüzde 6 kişisi olarak doğduğumdan eminim, hiç de deli değildim. Ama sonra beni delirttiler, çünkü bildiklerimi anlattım. Çenemi tutmuş olsaydım, huzurlu bir hayat yaşamış olacaktım.
“Siyasetin“ hakim olduğu zihin durumunu benimsemek, her daim sakatlıyıcı bir tarafta birliği, yani belli bir bakış açısının “doğruluğu“ yüzünden körleşme halini benimsemekti.