Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm

Jean Baudrillard

Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm Posts

You can find Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm books, Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm quotes and quotes, Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm authors, Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm reviews and reviews on 1000Kitap.
. Gerçekliğin kendisi hiperrealizmde, gerçeğin tercihen fotoğraf gibi başka bir üreme aracı aracılığıyla titizlikle çoğaltılmasında boğulur. Ortadan orta noktaya doğru gerçek uçucu hale geliyor ve bir ölüm alegorisine dönüşüyor. Ama aynı zamanda bir bakıma kendi yıkımıyla da güçleniyor. Kendi adına gerçeklik haline gelir, kayıp nesnenin fetişizmi: Artık temsilin nesnesi değil, inkarın ve kendi ritüel imhasının coşkusu hipergerçek olur. . . .
Fabrika ortadan kalktığında bu,emekle her yerde karşılaşabileceğini göstermektedir. Hapishane ortadan kalktığında,bu,toplumsal zaman mekan içinde her kesin tecrit edilip kapatılmış olduğu anlamına gelmektedir. Akıl hastanesi yoksa,bunun nedeni psikolojik ve terapötik denetimin genelleşmesi ve sıradanlaşmasıdır. Okul ortadan kalbolmuşsa bunun nedeni toplumsal süreci oluşturan tüm kılcal ipliklerin pedagojik formasyon ve disiplin denilen şeye bulaşmış olmasıdır. Kapital ortadan kaybolmuşsa bunun nedeni değer yasasının her türlü görümün altında yaşam mücadelesi veren bir özyönetim biçimine dönüşmüş olmasıdır. Mezarlık ortadan kaybolmuşsa bunun nedeni bu görevi modern kentlerin yerine getiriyor olmalarıdır.
Reklam
Tanrı'nın Dokuz Milyar İsmi
Yeni bir bilim-kurgu romanında (Arthur Clarke, Tanrı'nın Dokuz Milyar İsmi) Tibet'in kuş uçmaz kervan geçmez bölgelerinden birindeki Lama kardeşler tüm yaşamlarını Tanrı'nın isimlerini saymakla geçirmektedirler. Bu isimlerin sayısı oldukça fazladır. Tam dokuz milyar. Hepsini söyleyip bitirdikten sonra dünyanın sonunun geleceğine inanmaktadırlar. Tanrı'nın tüm isimlerini birer birer sayarak, Ona ait gösterenler bütüncesinin tamamını adım adım tüketmek Lamalara özgü dini bir çılgınlık ya da onlara özgü bir ölüm içtepisidir. Oysa Lamalar bu işi çok yavaş bir şekilde yapmaktadırlar. Bu yüzden sayım işi yüzyıllardır devam etmektedir.
Sayfa 368
Şiir potlaçı.
Şiir sanatının dil alanında yeniden yarattığı şey ilkel toplumlara özgü bir durum, yani armağan/değiş tokuş düzenindeki kısıtlı sayıda nesneden oluşan bütüncenin kesintisiz dolanımının yol açtığı inanılmaz bir zenginlik, bir değiş tokuş şölenidir.
Sayfa 355
Kavramsal tanrılarla mabet flörtü.
Romalıların ve Etrüsklerin gökyüzünü matematiksel niteliğe sahip kesin çizgilerle bölmeleri ve bu işi mabet gibi kısıtlı bir alan içinde gerçekleştirerek bir tanrıyı tavlamaya çalışmaları gibi, her halk da kendi başının üzerinde matematiksel kavramlardan oluşan parçalara aynlmış böyle bir gök yaratmakta ancak hakikatin kendisini zorlaması nedeniyle her kavramsal tanrıyı yalnızca bu evren içinde araması gerektiğini düşünmektedir. (Nietzsche, Filozofun Kitabı)
Sayfa 354
Kalıntı üzerinden varılan iyi şiir kötü şiir ayrımı.
Herkes için iyi şiir geride hiçbir kalıntı bırakmayan -çok somut bir haz duygusu alınan- ve üretim sürecinde yararlanılan tüm malzemenin tüketildiği şiirdir... Kötü şiir (ya da şiirsel olmayan şey), tam tersine kalıntı bırakan, her sesbirim, her diphone (çift sesli) , her hece ya da gösteren, terimin kendi ikizi tarafından yeniden kullanılamadığı; tüm terimlerin ilkel armağan/değiş tokuş eyleminde olduğu gibi kesin bir (karşıtlık) karşılıklılık ilişkisi içinde buharlaşıp uçamadıkları, tüketilemedikleri şiirdir.
Sayfa 350
Reklam
Dilbilimde cycle'ın işlevi hk.
NUMERO DEUS PARI GAUDET (=Tanrı çift sayılardan zevk alır) diyerek şu ya da bu şekilde haz almanın bile Aynının yan yana dizilmesi, Aynının aynıya eklenerek anlamı güçlendirmesi şeklinde değil; tam tersine ikiz'i tarafından geçersiz kılınması, sesbirimsel aynının bir aynaya çarparak yok olması gibi ünlü-karşıtı, sözcüğün karşıtı bir yinelenmeyle (cycle) geçersiz kılınmasına bağlı olduğunu söylemektedir.
Sayfa 347
Şiirsel anagramin yasa tanimazligi hk.
Roman Jakobson'la birlikte, şiirsel anagramın, Saussure'ün ilan ettiği, insan sözcüğünün iki temel yasasını aşıp geçtiğini kabul etmektedirler. Bu iki yasanın biri gösteren ile gösterilen arasındaki ilişkinin kodlaştırılması; diğeriyse gösterenlerin çizgiselliğiyle ilgilidir." (Şiirsel dilin araçları çizgisel düzenin dışına çıkmamızı sağlayabilir)
Sayfa 344
Saussure'ün arkaik dönemdeki Saturniyen şiire bakışı hk.
Saussure'ün oluşturduğu şiirsel işleyişi düzenleme ilkesinin devrimci olmak gibi bir amacı yoktur. Ancak çok eski Veda ve Germen metinleriyle Satürniyen şiirlerin yapısında varlığını saptadığı ve bu yapının bilinçli bir şekilde oluşturulduğu konusunda büyük bir tutkuyla gerçekleştirdiği çalışmalar ve bu olguyu kanıtlama çabaları, dilbilim konusunda ileri sürdüğü varsayım kadar müthiştir.
Sayfa 340
348 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.