Bir burjuva filmin her öğesi dikkatli bir biçim de izleyiciyi gördükleri ve duyduklarına karşı eleştirel, analitik ve nihayetinde politik tutum takınmak yerine, güya yaşamdan bir parça olan bu seyrin “yaşanmış” duygusal deneyimine kendini
kaptırmaya davet etmek üzere dikkatle düzenlenmiştir. Bir filme yönelik tutum
neden politik olmalıdır diye sorulabilir. Elbette buna verilebilecek en iyi yanıt
şudur: rasyonel analizden uzaklaşma pahasına duyguya kendini kaptırmaya davet, zaten bizzat filme para yatıran, çeken, dağıtan insanların politik eylemidir ve -başka bir politik eylem ve tutumla bu davetin karşısına çıkmazsa, genellikle farkında bile o l m a d a n - seyirci-dinleyici de bu politik eylem ve tutumların taşıyıcısı olur.Sinemanın kendisini duygusal olarak etkilemesine izin vererek - ve hatta sinemanın duygusal olarak etkili olmasını talep ederek - film -izleyicisi, kendisini,
insanları duygusal olarak etkileyecek bir filme büyük miktarda para yatırabilecek
herhangi birinin insafına bırakır. Ve böylesi bir yatırım için paraya sahip olan insanların da, film izleyicilerinin doğru yönde, yani servetin dağılımında büyük eşitsizliklerin var olmasına izin veren bir ekonomik sistemde yatırımcının avantajlı
konumunu sürdürme yönünde etkilendiğinden emin olma hakları vardır. Kısacası sinema (ve ayrıca televizyon) hâkim -mâlik sınıfın sattığı burjuva düşlerinin pazarını genişletmek ve aynı zamanda insanlan bir sınıfın diğerinin sefaleti pahasına ayrıcalıklar kazandığı ekonomik sistemi ciddi bir biçimde sorgulamaya dikkatlerini vermekten caydırmak için kullandığı ideolojik bir aygıt ya da silah işlevi görür