Herkesin ağladığını, gazetenin elden ele dolaştığını, gözyaşlarım arasından görüyordum ama ben Nesim'le bana ait olan dünyada kalmak için çalıyor, çalıyor, tekrar çalıyordum. Onunla en son seviştiğimiz yerde, ondan hiç ayrılmamış gibi oturup kalmak ve ölene dek piyanomu çalmak istiyordum. Çaldığım müddetçe, o burada, hâlâ benimle, emniyetteydi. Durduğum an, soğuk sulara, okyanusun derinliğine, yalnızlığa gidecekti. Ve ben onu koruyamayacaktım.
"Oh! Aşkım' Sevgili Antinous'um benim... Seni denizlerden birinde boğulmaktan kurtardım ama bir diğerine kendi ellerimle gönderdim... Beni affet... Affet beni..."
Ve... Çaldım, çaldım, çaldım, tekrar, tekrar, tekrar...
Çok beğenerek okuduğum bir kitaptı. Bazı bölümler sanki fazla uzatılmış gibiydi fakat hiç sıkılmadım okurken.. Tüm çıplaklığı ile, Güzel bir dille anlatılmış, güzel bir aşk hikayesi.
Kurguyu çok saçma buldum çünkü ölüm döşeğinde olan birinin çocukları, gelinleri, damatları ve torunlarının okuması için cinsel hayatının ince ince anlatmasının mantıklı açıklamasını bulamıyorum.
Hikayeye gelirsek Hüma karakterinin karaktersizliğini aşk olarak tanıtmaktan başka bişey değildi. Kocasını başka erkekle paylaşması, kocasının hümayı aşkını kanıtlamak için başka erkeğe yollaması ve hikayenin en sonunda bu hikayeyi bize okuyan torununun da Hüma dan etkilenerek kocasından ayrılmak Hüma gibi hayat yaşamak istemesi saçmalık ötesi