Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sıradan Şeylerin Sıradışı Kökleri

Charles Panati

Sıradan Şeylerin Sıradışı Kökleri Gönderileri

Sıradan Şeylerin Sıradışı Kökleri kitaplarını, Sıradan Şeylerin Sıradışı Kökleri sözleri ve alıntılarını, Sıradan Şeylerin Sıradışı Kökleri yazarlarını, Sıradan Şeylerin Sıradışı Kökleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Erasmus'un nasihatleri :D
“Eğer bir lokmayı yutamıyorsanız dikkatli bir şekilde arkanızı dönüp onu bir yere atın.” “Gazınızı midenize bastırarak tutun.” “Eğer kusmanız gerekiyorsa kusmaktan korkmayın; zira iğrenç olan kusmak değil onun boğazınızda tutmaktır.” “Sandalyenizde öne arkaya sallanmayın. Bunu yapan kişi gaz çıkarıyor ya da çıkarmaya çalışıyor gibi görünür.” “Tükürürken arkanızı dönün yoksa tükürüğünüz başkasının üstüne gelebilir. Eğer yere cerahatli bir şey düşerse derhal üstüne basılmalı, yoksa başkalarını midelerini bulandırabilir.” “İyice yıkanmadan mendilinizi başkasına vermemelisiniz. Burnunuzu sildikten sonra mendilinizi açıp sanki kafanızdan inciler, zümrütler dökülmüş gibi içinde ne var ne yok diye bakmanız hiç yakışık almaz.” “Yağlı parmaklarınızı yalamak ya da ceketinizin üstüne silmek kabalıktır. Sofra örtüsü ya da sofra peçetesi kullanmak daha iyidir.” “Bazı insanlar daha oturur oturmaz ellerini yemeğin içine daldırırlar. Aynı şeyi kurtlar yapar.”
Adabımuaşeret kitapları: Sofra adabı
13. Yüzyıl “Birtakım insanlar kemiği kemirdikten sonra tekrar tabağa koyuyorlar, bu çok ağır bir kabahat.” “Bir domuz gibi tabağın üstüne düşüp iğrenç bir şekilde homurdanarak ve ağzını şapırdatarak yemekten kaçının.” “Avcılar gibi sofraya tükürmeyin.” “Burnunuzu sildiğinizde ya da öksürdüğünüzde sofraya bir şey düşmemesi için başınızı çevirin.” 14. Yüzyıl “Yerken boğazını temizleyen ve masa örtüsüne burnunu silen kişi sizi temin ederim görgüsüzün tekidir.” “Bazılarının yaptığı gibi dişlerinizi bıçakla kurcalamayın, bu kötü bir alışkanlık.” “Bazılarının ellerini yıkamadan yediklerini duyuyorum. Felç olsalar da o parmakları bir daha kullanamasalar!” 15. Yüzyıl “Ağzınızdaki şeyleri tabağa geri koymayın.” “Sonra tükürmek zorunda kalacağınız bir şeyi çiğnemeyin.” “Yemeği tuza batırmak görgüsüzlüktür.”
Reklam
Tabut
Kuzey Avrupa’da ölülerin yaşayanları rahatsız etmemesi için çok katı önlemler alınırdı. Sıkça ölenin cesedi bağlanıp kafası ve ayakları kesilirdi. Bununla da yetinilmez, mezarlığa doğru ölü, eski evine yolunu bulamasın diye dolambaçlı bir yol izlenirdi. Çoğu kültürde ölü, evin bir zamanlar tanıdık olan ön kapısından değil bu surette açılmış bir delikten çıkarılırdı; bu delik sonra hemen kapatılırdı. Her ne kadar altı feet yerin altına gömme iyi bir önlem olarak görülse de cesedi ilk başta tahtadan bir tabuta koyma daha da güvenliydi. Tabutun kapağını çivileme ilâve bir koruma sağlıyordu. Eski tabutlar sayısız çiviyle güvenli hale getirilmekle kalmaz (arkeologlar bu kadar çok çivinin sadece tabutu indirme sırasında kapağın kayıp düşmesini önlemek için olduğunu öne sürerler) tabut toprağın içine konur konmaz toprakla kapatılmadan hemen önce üzerine büyük, ağır bir taş yerleştirilirdi. Ayrıca kapatılan mezarın üstüne de mezar taşı âdetini doğuran daha büyükçe bir taş konurdu. Daha sonraları akrabalar bir aile üyesinin mezar taşını sevgiyle yazılarla doldurmaya ve saygıyla mezarını ziyaret etmeye başladılar. Tabii bu tarz nazik hareketler ortaya çıkmadan önce aileler ve arkadaşlar ölülerinin yanına bir adım dahi atmaya cesaret edemezlerdi.
Yasta Siyah Giyme
Ölene duyduğumuz saygının ifadesi olarak siyah giydiğimizi dile getiririz. Ama aslında siyahı Batı dünyasında standart yas rengi olarak resmileştiren ölü bir akraba, düşman veya yabancıdan duyulan korkuydu. Bu çok eskilere dayanan bir âdettir. Eski insan, devamlı nöbet tutulmadığı takdirde ölen kişinin ruhunun yaşayanların bedenlerine girip onları ele geçirdiğine inanırdı. Antropolojik bulgular ilkel beyaz adamların ruhlardan sakınmak adına cenazelerde vücutlarını siyaha boyadıklarına işaret etmektedir.
Balayı: Erken Hıristiyan Dönem, İskandinavya
İskandinav “balayı” kelimesi biraz eski bir Kuzey Avrupa geleneğinden kaynaklanmaktadır. Evlilik hayatlarının ilk ayı boyunca yeni evliler her gün İngilizce “mead” denilen ballı şarap liköründen birer bardak içerdi. “Balayı” kelimesindeki “bal” doğrudan ballı şarap liköründen gelmekteyken, “ay”a kötümser bir mana atfedilmektedir. Kuzey Avrupalılar için “ay” bu gökcisminin aylık dönüşüne işaret etmekteydi; “bal” kelimesiyle birleşimi de evlilik hayatındaki tüm ayların ilki kadar tatlı olmadığını ima ederdi.
Leyleklerin Bebek Getirmesi: İlkçağ, İskandinavya
Eski İskandinav doğa bilimcileri leylekler ve onların bacalarda yuva yapma alışkanlıkları üzerine çalışma yapmıştı. Söz konusu kuşlar yetmiş yıl olan uzun yaşam süreleri boyunca her yıl dönüp dolaşıp aynı bacaya gelir ve tek eşli bir şekilde yaşardı. Daha genç kuşlar yaşlı ya da sakat olanlarıyla ilgilenir, onları besler ve kanatlarıyla desteklerdi.
Reklam
Leyleklerin Bebek Getirmesi: İlkçağ, İskandinavya
Yeni doğmuş bir bebeğin ev halkı arasında birdenbire ortaya çıkmasını çocuklarına açıklayabilmek adına İskandinavyalı anneler çocuklarına bebeği bir leyleğin getirdiğini söylerdi. Ayrıca loğusa döneminde annenin yatıp dinlenme ihtiyacını açıklamak için de çocuklara, bebeği getiren leyleğin evden ayrılmadan önce annenin ayağını ısırdığı anlatılırdı.
Batıl İnançlar: Esnerken Ağız Kapama
Bugün esnerken ağız kapama kibarlığın olmazsa olmazlarından biri olarak görülür. Ama bu âdetin aslında nezaketten değil kocaman bir esneme esnasında ruhun ve de hayatın vücuttan ayrılabileceği korkusundan kaynaklanmaktaydı. Ağza kapatılan bir el ise hayat gücünün içerde tutulmasına yarıyordu.
Batıl inançlar: yazı tura
... Dokuz asır sonra yazı tura atma pratiğini başlatan Jül Sezar’dı. Roma sikkesinin bir tarafında Sezar’ın kafası vardı, böylece bu taraf yani tura -özellikle de Sezar’ın kafası - bir tartışmanın kazananını veyahut da tanrılardan gelen olumlu yönde bir cevabı gösteriyordu.
“triskaidekaphobia” - on üç sayısı korkusu
Bu kavram en azından Hıristiyanlık öncesi İskandinav mitolojisine kadar uzanıyor. Valhalla’da on iki tanrının davetli olduğu bir ziyafet vardır. Kötülük ve kavga tanrısı olan Loki buraya davetsiz geldiğinden sayıyı on üçe çıkarmış olur. Loki’yi ziyafetten defetmek adına başlayan mücadelede ise en sevilen tanrı olan Balder öldürülür. ... Fakat bu inancın pekişmesi halkbilimcilerce tarihin en meşhur yemeğiyle dayandırılıyor. Diğer bir deyişle İsa’nın son yemeği. İsa ve havarileri toplam on üç kişi ediyordu ve de yirmi dört saatten bile az bir süre içerisinde İsa çarmıha gerildi.
136 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.