Astronotlar aniden karşılarına çıkan ve kimsenin bilmediği bir kentle neye uğradıklarını şaşırırlar. Buldukları bu yeri keşfetmek üzere harekete geçmek isterlerken kent bir anda gözden kaybolur. Fakat bu kenti görmüşler ve çoğu şeyin değişeceğinden emirlerdir. Aradan geçen zamanla araştırma yapan astronotlar öldürülür. Tüm bunlar olurken baş karakterimiz Meyra, ailesini bir patlamada kaybetmesinin ardından teyzesinin yanına yerleşir ve bu dönemde ona en çok Rainer destek olur. Gerçekler tek tek suratına çarparken Nobat'in düzenlediği kampta 20. yaşına giren Meyra kendini bir anda Mars'ta bulur. Ama yalnız değildir, Godwin'de oradadır. Bunların üstüne Meyra, aslında bir Sirena olduğunu öğrenir.
Fantastik, aşk, sır, intikam, heyecan ve bilim-kurgu tadında mükemmel bir kurgu. Öncelikle anlatım dilini çok sevdim, çok akıcı ve sürükleyiciydi. Keşfedilen kentin veliahtı Godwin, gizemli duruşuyla dikkat çekmekte. Meyra ile tanışmasının aslında bir sebebi vardı ama işler birbirlerine çekilmeleriyle değişir. Bir arada oldukları her sahneye ayrı bayıldım. Meyra karakterini çok fazla ağlaması dışında çok sevdim. Rainer karakterini ise çözemedim, iyi safta mı yoksa kötü safta mı pek anlayamadım. Dünya'ya adapte olma açısından üçüncü ve birinci ağız anlatım detayını çok sevdim. Finalde çok başka bir Meyra ile karşılaştık ki ben bu halini daha çok sevdim, ikinci kitapta baya güçlü bir kadın karakter okuyacağımızı düşünüyorum. Açıkçası kitap beklentimin üstünde çıktı ve devamını çok merak ediyorum. Distopik ve fantastik sevenler bence bir göz atabilir.