Hakikat, olabildiğince hızlı kurtulunması ve başkasına bırakılması gereken şeydir. Aynı hastalıklar gibi, gerçekliği iyileştirmenin tek yolu budur. Elinde hep gerçekliği tutan kaybeder.
Hayatın karmaşıklığı karşısında ödenen bedel çok ağır. Toplumsal hayat denen şu tuhaf evrende en küçük davranışı belli bir düzene sokmak için telefonda, telepatide, teknikte ve ilişkilerde harcanan çabanın toplamını göz önüne aldığında, ilkel insanların harcadığı fiziksel çabanın berraklığını özlüyor insan. Bu durum özellikle, gereksiz zihin kargaşaları için geçerli. Daima, saf fiziksel çabayı tercih etmeli ve zihinsel enerjiyi, yalnızca duyuların hazzına saklamalı.
Bütün erkekler, herhangi bir kadın ya da herhangi bir kadın imgesi tarafından artık üstlenilmiyor olmaktan müthiş korkarlar. Hiçbiri, bir kadın imgesi onları mutlaklaştırmadan yaşayamaz.
- " (…) Bir kadın öylesine makyajlı olabilir ki, yok olduğunu hiçbir zaman anlayamayabilirsiniz.
Hayat öylesine aldatıcı hale gelmiş olabilir ki, bunun aksinden hiçbir zaman emin olamayabilirsiniz..."
Hayal edilen kadınlık: Yalnızca, erkeğin kafasında ve arzularında yaşar. Kadınlar milyonlar halinde bir araya gelseler de, bu imgeyi yaratamazlar, çünkü o, ancak dışarıdan gelebilir.
Tek bir küçük ayrıntıyla, bilinçsiz bir nefretle yüklü tek bir kelimeyle her şeyin bittiğini bilir insan. Oysa güzergahı, son noktasına dek tamamlamak gerekecektir; aşkın bütün aşamalarını ve bu aşamaların bütün ruhsal dolambaçlarını. Bütün bunların insanı o ilk ana; kopuş şimşeğinin çaktığı ana geri götürmekten başka bir anlamı yoktur.
Yolculuk yapmanın verdiği keyiflerden biri de, başkalarının konut edindiği yere dalıp el değmemiş olarak; onları kendi kaderlerine bırakmanın kötücül neşesiyle çıkmaktır. Onların yerel mutlulukları bile gizli bir tevekkülün elinden çıkıyor gibidir. Bu mutluluk, hiçbir zaman oradan ayrılma özgürlüğüyle eşdeğer olamaz. İnsan oradayken hayatta olmanın yetmediğini hisseder; hayatın içinden geçmiş olmak gerekir. Bir kenti görmüş olmak yetmez, onun içinden geçmiş olmak gerekir. Bir düşünceyi düşünmüş olmak yetmez, onun ötesine geçmiş olmak gerekir.
Kadınların birbirine karşı kıyıcılığı. Bir adamı “dikizlerken”, başka bir kadına merhametle bakıyor ve ona, ne kadar sefil olduğunu hissettirmek için elinden geleni yapıyor.