Siyasal İktisadın ve Vergilendirmenin İlkeleri Gönderileri
Siyasal İktisadın ve Vergilendirmenin İlkeleri kitaplarını, Siyasal İktisadın ve Vergilendirmenin İlkeleri sözleri ve alıntılarını, Siyasal İktisadın ve Vergilendirmenin İlkeleri yazarlarını, Siyasal İktisadın ve Vergilendirmenin İlkeleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Vergiler , bir ülkenin toprak ve emek ürününden , hükümetin emrine verilen parçadır; sonuç olarak her zaman ülkenin ya sermayesinden ya da gelirinden ödenir..
Elindeki mali kaynağı karlı biçimde kullanma yolu arayan her kapitalist , kuşkusuz bir zanaatın diğeri karşısındaki tüm üstünlükleri göz önüne alacaktır.
Malların değerini yalnızca onlara doğrudan uygulanan emek değil, aynı zamanda bu emeğe yardımcı olarak kullanılan malzemenin araç-gerecin ve binaların üretilmesinde harcanmış emek de etkiler.
Değerleri yalnızca nadir olmalarıyla belirlenen bazı mallar vardır. Hiçbir emek böyle malları çoğaltamaz ve bu yüzden de bunların değerleri, arzlarının artmasıyla düşürülemez.
“Herkes,” der Adam Smith, “insan yaşamı için elverişli, gerekli, hoşa giden nesnelerden yararlanabilmek üzere bulabildiği olanak ölçüsünde zengin ya da yoksuldur.”
Emekçilerin çıkarları açısından önemli bir başka nokta da ülkenin safi gelirinin nasıl harcandığıdır; her ne kadar bu safi gelir zaten her zaman onu elde etmeye hakkı olanların mutluluğu ve keyfi için harcanmalı ise de, bu konuya özel dikat göstermek gerekir.
Eğer bir toprak sahibi ya da bir kapitalist, gelirini o eski baronlar misali harcarsa, şatafatlı giysilere, pahalı mobilyalara, arabalara ve atlara, ya da başka lüks mallara yatırmak yerine, çok sayıda uşak ve hizmetkârın geçimine harcarsa, daha fazla emek istihdam etmiş olur.
Bu, tekele tabi mallar için geçerlidir ve sınırlı bir süre tüm mallar için doğrudur. Şapka talebi ikiye katlanacak olsa, fiyatı da hemen yükselecektir, ama bu yükseliş, şapkanın üretim maliyeti, ya da doğal fiyatı artmadıkça, ancak geçici olacaktır. Ziraatta gerçekleştirilen büyük bir buluş sonucu ekmeğin doğal fiyatı yüzde 50 düştüğünde ise, ekmek talebi büyük bir artış göstermeyecektir, çünkü kimse doyacağı miktardan fazla ekmek istemez; talep artmadığından, arz da artmaz; malın arz edilmesinin nedeni üretilebiliyor olması değil, ona talep olmasıdır. Öyleyse buradaki örnekte, arz ile talep çok az değişiklik göstermekte, yükselseler bile aynı oranda yükselmektedir; gene de, para değerinin değişmeden kaldığını varsayarsak, belli bir zaman için ekmeğin fiyatı da yüzde 50 oranında düşer.
Lauderdale Kontu da aynı fikri dile getirmektedir:
“Değer taşıyan her şey, değer değişikliklerine de açıktır; bir an için bir nesnenin içkin ve sabit bir değeri olduğunu, bu nesneden belli bir miktarın hep aynı değeri taşıyacağını varsaysak bile, diğer malların bu nesneye dayanarak belirlediğimiz değerleri, piyasadaki miktarlarıyla talepleri arasındaki orana bağlı olarak değişiklik gösterecektir; her mal da, şu dört koşul nedeniyle değer değişikliklerine tabidir:
1. “Miktarı azaldığından, değeri yükselir.
2. “Miktarı çoğaldığından, değeri azalır.
3. “Talebin artmasından ötürü, değeri yükselir.
4. “Talebin azalmasından ötürü değeri de düşer.