Sokakta Politika kitaplarını, Sokakta Politika sözleri ve alıntılarını, Sokakta Politika yazarlarını, Sokakta Politika yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hollanda sömürgeciliğinin karekteristik özelliklerinden biri olan Doğu Hindistan Şirketi, daha sonra birçok sömürgeci gücün örnek aldığı bir sömürgecilik kurumu olarak işlev gördü. Şirket "On yedi efendi" diye de anılmaktaydı. Şirket; " ... Başına buyruk, sekiz kumpanyanın (şirketin) birleşmesinden doğmuştu. Her biri 2000 florin
Japonya, "mutlak savunma alanlan" içinde gördüğü Endonezya'da politik "yumuşamalara" giderek ülkedeki güç dengelerini kontrol altında tutmaya çalıştı. Endonezya'ya kısmi bir otonomi vererek, Endonezyalılar'ın hükümete katılmalarına olanak sağladı. Bu yönde merkezi ve bölgesel danışma organları kuruldu ve Endonezyalılar'ın bu organlar içinde yer almasına izin verildi. Japonya bu politik manevralarıyla, kendi uyruğu olarak gördüğü Endonezya halklarının savaşta gönüllü desteğini kazanmayı amaçlamaktaydı. Ekim 1943 'te, gönüllü bir Endonezya ordusu kuruldu. Ordunun kurulma amacı, Japonya'ya hizmet etmekti.
Ordunun adı, "Gönüllü Yurt Savunucuları" anlamına gelen, PETA'ydı. Milliyetçiler, bu ordunun bağımsızlık mücadelesine katkısı olacağı düşüncesiydiler. Binlerce milliyetçi ordunun içinde görev aldı, askeri eğitimden geçti.
7 Aralık 1941 'de, Endonezya 'nın Japonlar tarafından işgaliyle sonuçlanan savaş başladı. Hollanda sömürge yönetimi ABD ve İngiltere 'nin vereceği desteğe güvenmekteydi. 1942 yılında Singapur'un düş mesi Endonezya'nın Japonya tarafından kolayca işgal edilmesini sağla dı. 8 Mart 1942 'de, Endonezya' daki Hollanda idaresi Japonlara teslim oldu.
Endonezya, "Japon Doğu Hint Adaları" adını aldı ve takımadaların bütününde, yönetimi Japon ordusu üstlendi.
Japon emperyalizmi, işgal öncesinde yoğun bir propaganda kampanyası yürüttü. Endonezya'nın büyük adalarına bağımsızlık verileceği, Endonezya halkının taleplerinin dikkate alınacağı yönündeki bu propa gandalar etkili sonuçlar doğurdu. İşgalin ilk döneminde Japonya'nın milliyetçi hareketle doğrudan çatışmadan kaçınması, Batı düşmanlığını körükleyen ajitasyon ve propagandaları, Endonezya ulusal marşını, bay rağını tanıması ve Endonezyalıları idari sistemde etkili yerlere getirmesi İslamcı ve milliyetçi kesimlerin Japonya'yla kurulacak ilişkilere sıcak bakmasına neden oldu.
Sukamo, 1933 'de yeniden tutuklandı. Bu durum; Sukarno'nun - siyasal yaşamında sık sık ortaya çıkacak olan- pragmatist, reel politiker ve oportünist kimliğini ortaya koyacaktı. Sukarno, tutuklanmasıyla demolarize oldu. Sömürge yönetimine "devrim" hazırlığında olmadığına inandırmak için, sömürge yönetiminin herhangi bir biriminde görev almaya hazır olduğunu açıkladı. Bu açıklama, Endonezya halkı tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Endonezya'nın bağımsızlığıyla özleştirilen Sukarno'nun resimleri duvar lardan indirilerek parçalandı. Sukarno'nun prestiji ciddi bir şekilde sarsıldı. Partai lndonesia liderleri, Sukarno'nun üyeliğinin "şerefsizlik" nedeniyle silinmesini istedi. PPPKI ve PNI'nın bir düzlemde devam eden faaliyetleri, 1935 ve 1936 yılları içinde bütünüyle son buldu.
Sukarno'nun ulusal birliği savunan yazı ve konuşmalarından dolayı, 1929 yılının sonlarında tutuklanması PPPKl'nın ve PNI'nın dağılmasına neden oldu. Fakat Sukarno'nun tutuklanması ve hapis cezası alması, popülerleşmesini ve Endonezya'nın bağımsızlık hareketinin sembolü haline gelmesini sağladı. Milliyetçilerle İslamcılar arasındaki ilişkiler gerginleşti, yer yer çatışmalar yaşandı. PNI kendini feshetti, Nisan 1930'da Partai lndonesia -Endonezya Partisi kuruldu. Sutan Sjahrir, 1931 yılı sonunda, yine PNI adını taşıyan fakat Endo nezya Ulusal Eğitimi anlamına gelen, başka bir parti kurdu. Sukarno, 1932 yılında hapisten çıktı. Aynı yıl içinde, Endonezya'da en yaygın adlardan biri olan Marahen'den esinlenerek, Marahenizm adında bir görüş geliştirdi. Sukarno bu eklektik teziyle; büyük mülklerin devletleştirilmesini, küçük toprak sahiplerinin korunmasını ve sosyal devlet anlayışının hakim olduğu bir demokrasiyi savunuyordu.
Parti, programında Endonezya'nın bağımsızlığını ve ulusal birliğini savunarak, her türlü işbirliğini reddetmekteydi. Ayrıca, Endonezya'nın ulusal sınırlarını net olarak ortaya koymakta, bu sınırları Sumatra 'nın kuzeyinden, Yeni Gine'nin en batısına kadar olan adalar olarak belirle mekteydi.
Sukamo, ülkedeki tüm politik güçlerin -Marksist, milliyetçi, İslamcı- bir arada bulunacağı geniş bir uzlaşma politikası izledi. Bu politika sonucunda, her grubun örgütsel bağımsızlığını koruyacağı bir federasyon örgütlenmesi kuruldu. 1927 yılında kurulan PPPKI, anti-sömürgeci bir nitelik taşımaktaydı. PPPKI "Endonezya halklarının politik örgütlerinin oy birliğiyle sağladıkları uzlaşma" anlamına gelen kelimelere karşılık düşmekteydi. Federasyonun şekilsiz yapısı, etkili çalışmalar yürü tülememesini beraberinde getirdi.
1927'de Java ve Batı Sumatra'da gerçekleşen silahlı halk ayaklanmasının bastırılması ve komünistlerin şiddetle ezilmesinden sonra, Endonezya 'nın siyasal arenasında laik ve milliyetçi bir kuşak ağırlığını hissettirmeye başladı.
Bu kuşağın temsilcilerinin büyük bir kısmı Avrupa'da yaşamış, burada Marksizmle tanışmış, hatta etkilenmiş kişilerdi.
İçlerinde M. Hatta, Sutan Sjahrir ve Ahmed Sukarno'nun bulunduğu bu milliyetçi militanların, Endonezya'da güçlü bir örgütlenme yaratmak yönündeki çalışmaları, milliyetçi akımın ülkede hızla gelişmesine yol açtı.
PKI(Endonezya Komünist Partisi) üzerindeki baskılar yoğunlaştı. Sömürgeci rejim, yarı milis nitelik taşıyan, anti-komünist Müslüman gruplardan oluşan, Sarekat Hidjau - Yeşil Birlikler'i kullanarak PKI'yı etkisizleştirmeye çalıştı.
Serakat İslamla sosyalistler arasındaki bu ilişki bazı ilginç sonuçlarda doğurdu. 1920'li yıllarda sömürgeci sistemin ekonomik ve sosyal yönlerden aldığı biçime bağlı olarak, sömürgeci rejim sadece Batı'yla değil, kapitalist sistemle özdeşleştirilmeye başlandı. I. Dünya Savaşı'nınByol açtığı ekonomik bunalımın etkisiyle, işçi sınıfının ve köylülerin yaşam standartlarında hızlı düşüşler yaşandı. Endonezya'da toplumsal mücadele giderek yükseldi. Bu durum, yeni çözümleri zorunlu kılmaktaydı.Aynı dönemde, komünistlerle işbirliğini savunan Müslümanlar'ın kapitalistleri "kafir" diye tanımlaması ve bazı Müslüman grupların Kuran'da İslami bir komünizm kaynağı görmesi nedeniyle Kuran 'ın bu gözle yeniden okunması yönünde, okuma çevreleri oluşturulduğu görüldü
Serakat İslam' a 1918 yılında komünistler de katıldı. Serakat İslam, örgütlülüğünü yaygınlaştırmasıyla taleplerini daha da radikalleştirdi. Serakat İslam'ın geniş kitleler tarafından desteklenmesi, Hollanda sömürgeci rejimin belirli önlemler almasına neden oldu. Bu önlemler, ge nel olarak hareketin faaliyetlerine "yasal" sınırlamalar getirme noktasın da yoğunlaştı. Sömürgeci rejimin bu tutumunun temel nedeni, Endonezya halkının yaklaşık yüzde 90'ının müslüman kökenli olmasından kaynaklanmaktaydı.