Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Son Padişah Vahideddin

Yılmaz Çetiner

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Az ilerde bir general, bazı subay arkadaşlarıyla oturuyordu... Herkes gibi o da merakla bu yakışıklı Osmanlı paşasının kim olduğunu etrafındakilere sordu... Çanakkale ve Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa olduğunu öğrenince İngiliz generali haber göndererek kendi masasına davet etti: Mustafa Kemal bu davete gayet nazik bir cevap verdi, hafifçe gülerek, "Davetleri için teşekkür ederim. Ancak burada ev sahibi olan biziz! Kendileri misafirdirler, onların bu masaya gelmeleri gerekir." İki tarafta yerlerinde kaldılar...
Sayfa 54 - Kronik KitapKitabı okudu
Son Halife Abdülmecid Efendi Hakkında
Elli dört yaşında, dinç, sağlıklı; gür, kırçıl saçlı sakallı Abdülmecid liberal düşünceli aydın bir kişi idi. Abdülhamid tarafından uzak tutulduğu için boş vakitlerinde musiki ile uğraşır, yağlıboya resim yapar, sarayın bahçelerini düzenlerdi. Zevk sahibi bir adamdı. Devrin şairleri, yazarları, diplomatları en yakın arkadaşlarıydı. Onlarla sanat ve edebiyat konuları tartışırdı. Ayrıca da Anadolu milliyetçilerine karşı sempatisi olduğu bilinirdi. Hatta oğlu Ömer Faruk, Mustafa Kemal Paşa ile beraber olmak için İnebolu'ya kadar gitmişti, fakat Mustafa Kemal o günün şartları içinde uygun bulmamış, büyük bir nezaketle geri yollamıştı şehzadeyi...
Sayfa 271 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
"Siz niye (Anadolu'da) düşmanlara karşı Kılıç çekmediniz?"
Yıl 1924. Padişah Vahideddin'in oğlu Şehzade Ertuğrul Efendi, Mediha Sultan'ın torunu Fethi Sami Bey ile villanın bahçesinde tahtadan kılıçlarla harpçilik oynuyorlardı. O sırada villanın bahçesinde Mediha Sultan ile beraber dolaşmakta olan padişah Vahideddin'in yanına gelen yeğeni Fethi Sami gözlerinin içine bakarak, "Siz niye (Anadolu'da) düşmanlara karşı kılıç çekmediniz?" demesin mi... Sultan Vahideddin müthiş bozuldu ve kız kardeşine dönerek, "Bak duyuyor musun hemşire," dedi "Fethi neler söylüyor!..." Bir an durdu ve Fethi Sami'ye döndü, dedi ki: "Evladım büyüdüğün zaman öğrenir anlarsın... Eğer ben Anadolu'ya geçmiş olsaydım, İngilizler İstanbul'dan çekilip, Yunan askerlerinin girmesine izin vermekle tehdit ediyorlardı... Bunun için General Harington üç kez ültimatom verdi bana..." Bir daha da Mustafa Kemal Paşa aleyhine kimse laf edemedi köşkte. Ama herkes, kalfalardan musahiplere kadar herkes ve hatta Sultan Vahideddin, kısa bir süre içinde af çıkmasını, Osmanlı ailesinin vatana dönebilmelerini her gün her an bekliyorlardı. Ve bu umut yıllar yılı sürdü gitti.
Sayfa 365 - Kronik KitapKitabı okudu
"Ecnebiler pek amansız... Gece gündüz ne çektiğimi bir Allah bilir, bir de ben... (İngilizler) Bize baskı yaparak Meclis-i Mebusan'ı dağıttılar. Fikirlerini ihsas etmiyor, açıkça söylüyorlar... Ben (memleketin) ateşli külü üzerine oturdum. Saltanat tahtının kuş tüyü minderleri üzerine oturmadım. Karşımda dretnotlarıyla mücehhez bir kuvvet var..
Sayfa 13 - Kronik KitapKitabı okudu
Sultan Vahideddin’in dramı böyle başlıyor ve San Remo’da yokluk içerisinde ölümü İtalyan esnafına borçları nedeniyle cenazesine haciz konması ve cenazesinin kaçırılmasıyla son buluyor.
Sayfa 15 - KronikKitabı okudu
"Ben milletin ateşli külü üzerine oturdum... Taht-ı saltanatın kuş tüyünden minderleri üzerine oturup gömülmedim... Bunlardan kimseye bahsedilmiyor, millete de bilgi verilmiyor... Elbette bir gün tarih bu gerçekleri yazar. Siz, eminim olduğunuz için bunları mahremane olarak yalnız size söylüyorum... Vakıa, merhum biraderde dahili bir kuvve-i galibenin taht-ı tazyikindeydi. Lakin ben onun kat kat üzerinde olarak dretnotları ile donatılmış bir kuvvet karşısında bulunuyorum. Eğer akilane, bigarezane ve bitarafane idare-i edecek bir halefim olsaydı, ömrümün devr-i ahirinde bu bâr-ı azimi, vallahi, billahi ve tallahi kabul etmezdim! Tath-ı saltanat ile teneşir arasında ne kadar mesafe olduğunu bilirim!.. Siz de gözünüzle gördünüz, bir tarafta taht, bir tarafta tabut duruyordu!.."
Sayfa 86
Reklam
"Ecnebiler pek amansız... Gece gündüz ne çektiğimi bir Allah bilir, bir de ben... (İngilizler) Bize baskı yaparak Meclis-i Mebusan'ı dağıttılar. Fikirlerini ihsas etmiyor, açıkça söylüyorlar. Ben (memleketin) ateşli külü üzerine oturdum. Saltanat tahtının kuş tüyü minderleri üzerine oturmadım. Karşımda dretnotlarıyla mücehhez bir kuvvet var..."
Sayfa 13
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.