Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sonsuzluğa Nokta

Hasan Ali Toptaş

Sonsuzluğa Nokta Gönderileri

Sonsuzluğa Nokta kitaplarını, Sonsuzluğa Nokta sözleri ve alıntılarını, Sonsuzluğa Nokta yazarlarını, Sonsuzluğa Nokta yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Belki insanlar koskoca yaşamları boyunca yalnızca bir süre için farklı olmaya katlanabiliyor, sonra da yavaş yavaş öteki insanların davranışlarına, düşüncelerine ve duygularına bürünerek durup dinlenmeden kendini tekrarlayan uçsuz bucaksız bir benzerlikler denizinde kaybolup gidiyorlardı.
… çünkü yaşam dediğimiz şey, önceden yarattığı her şeyi aştığı için sürüyor
Reklam
ancak; hiçbir yere kaçılamazdı, kaçamazdım. Belki günün birinde, karanlık bir sokakta karşılaşacaktım kendimle.
gülünecek o kadar az şey var ki yaşamımda, sinir sistemimi doyurmak için, beynim ağlanacak durumlardan bile gülüşler yontuyor, diye düşünüyorum.
yarı ölü bir insana, onun dışarıyla kopukluğundan doğan hüznünü büsbütün büyütmemek için her şey ölü bir sesle anlatılır,..
hangi sınırı geçmek üzereysek kendimizi bir suçlu gibi yakalayıp sürükleye sürükleye alışılmış davranışlarımızın içine sokuyoruz ve yaşam, kendi sessizliğini taşıyan bir tren hızıyla yeniden akmaya başlıyor.
Reklam
Değişiyoruz çünkü, değişen her şeyle birlikte, farkına varmasak ve değişimin rüzgârını yüzümüzde açıkça hissetmesek de, yavaş yavaş değişiyoruz.
“Herkes çiçek götürüyor birilerine. Sevginin, çiçek dediğimiz otlarla ifade edilmesi şart mı yani?”
yarısı ağlayıp yarısı gülen yüzüyle öyle tuhaf görünüme giriyordu ki, bunu fark eder etmez, bu kez de bu tuhaflığına ağlamaya başlıyordu.
günlerce kalabileceğim bi yer olurdu.
bacaklarımız yorgunluktan bükülüp topuklarımıza ağrılar oturuncaya dek, Millî Eğitim Bakanlığı’nın yıllar önce Türkçeleştirip yayımladığı klasikleri bir bir gözden geçirirdik. Tozlu bir kitap cennetiydi o dükkân, insan içeriye girdi mi yavaş yavaş dışarıyı unuturdu.
Reklam
kimi şeylerin nedeni yalnızca kendileri olmalı ve öyle kalmalı. Üstelik, insana kendi yaşamı bile büyük geliyor kimi zaman; ne yapsa, kimi sevse, kimlerce sevilse, hangi işlerle uğraşsa ve nerelerde gezip dolaşsa, bir türlü dolduramıyor. Her şeye karşın, ele geçirilemeyen derin boşluklar kalıyor önümüzde arkamızda.
yaptığınız her davranışı o andaki acılarınızla açıklıyor insanlar; ağlasanız da neden ağladığınızı sormuyorlar, bildiklerini sanıyorlar ve bu yüzden, size acıyanların gözlerine baka baka, geçmişteki kimi olaylara da doyasıya ağlayabiliyorsunuz. Ne var ki, pek uzun sürmüyor bu ayrıcalıklı dönem; olayın sıcaklığı geride kaldıkça, her şey yavaş yavaş eski sınırlarına çekiliyor. yalnızca feci bir kaza geçirdiniz diye, yumuşacık bir hoşgörüyle karşılanabiliyor.
Kendimi gördüm sanki
Çantam dizlerimin üstündeydi; onu tepemdeki rafa ya da aşağıdaki bagajın karanlığına, onca sepetin, naylon torbanın ve içlerinde ne olduğu bilinmeyen eciş bücüş bavullarla çuvalların arasına koyamazdım. İçinde kitaplarım vardı çünkü,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.