Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Ba­zı­la­rı­nın iğ­renç çı­kar­la­rı, pa­zar­la­rın ve stra­te­jik he­def­le­rin fet­he­dil­me­si için sa­vaş, yüz bin­ler­ce kur­ban al­ma­ya ve ko­ca kı­ta­la­rı ­ka­na bu­la­ma­ya, kat­li­am­lar, iş­ken­ce, ce­za­evi ve sür­gün­ler halk­la­rın gün­lük ka­de­ri ol­ma­ya de­vam edi­yor. Aç­lık, yoksul­luk, iş­siz­lik ta­ra­fın­dan kıs­ka­ca alı­nan milyon­lar­ca ka­dın ve er­kek, ço­cuk­la­rı­nın ek­me­ğini ken­di va­tan­la­rı dı­şın­da baş­ka yer­ler­de ara­mak için gö­çe zor­la­nı­yor­lar. Dün ol­du­ğu gi­bi bu­gün de bu tra­jik du­ru­mun so­rum­lu­la­rı ay­nı iki­yüz­lü maske­nin ar­dı­na giz­le­ni­yor­lar. İn­san hak­la­rı, özgür­lük, de­mok­ra­si, iler­le­me, in­san­lı­ğın ge­le­ce­ği adı­na ha­re­ket et­tik­le­ri­ni id­dia edi­yor­lar. Hal­bu­ki tek ve esas he­def, kü­çük bir azın­lı­ğın ka­rar­la­rı­nın ga­ran­ti­ye alın­ma­sı, in­san­lı­ğa acı ve yı­kım­dan başka bir şey ge­tir­me­yen bir sis­te­min ayak­ta tutul­ma­sı­dır.”
Bazen kuşkulu sorular yöneltiyorlardı. "Neden bu kadar çok kitabın var?"
Reklam
"Zaten yerli halk Fransızlarla eşit haklara sahip olsaydı, onları böylesine sömürebilir miydik? Uyguladığımız sistem aç, çıplak ve cahil halkı insanoğlunun yaşayamayacağı çöllere yönelmek zorunda bıraktı. Ve de efendilerin gün geçtikçe artan baskılarıyla günden güne daha beter oldular, dayanılmaz duruma düştüler. Umutsuzluk içinde başkaldırmaya zorladığımız bu insanlar ya mahvolacak ya da bizim gibi insan olduklarını dünyaya kanıtlayacaklar."
Almaları gereken şeyler konusunda birtakım kuşkuları olduğu göze çarpıyordu. Spanos, her kalın kitaba el konması için genel bir emir verdi. Çünkü her kalın kitap Komünist kitaptı. Kocaman bir yemek kitabı kurtulamayanlar arasındaydı. Neyse; telefon rehberi kurtulabildi.
Ödünç aldığı zamanla yaşayan bir ölüsün sen artık.
“Ba­zı­la­rı­nın iğ­renç çı­kar­la­rı, pa­zar­la­rın ve stra­te­jik he­def­le­rin fet­he­dil­me­si için sa­vaş, yüz bin­ler­ce kur­ban al­ma­ya ve ko­ca kı­ta­la­rı ­ka­na bu­la­ma­ya, kat­li­am­lar, iş­ken­ce, ce­za­evi ve sür­gün­ler halk­la­rın gün­lük ka­de­ri ol­ma­ya de­vam edi­yor. Aç­lık, yoksul­luk, iş­siz­lik ta­ra­fın­dan kıs­ka­ca alı­nan milyon­lar­ca ka­dın ve er­kek, ço­cuk­la­rı­nın ek­me­ğini ken­di va­tan­la­rı dı­şın­da baş­ka yer­ler­de ara­mak için gö­çe zor­la­nı­yor­lar. Dün ol­du­ğu gi­bi bu­gün de bu tra­jik du­ru­mun so­rum­lu­la­rı ay­nı iki­yüz­lü maske­nin ar­dı­na giz­le­ni­yor­lar. İn­san hak­la­rı, özgür­lük, de­mok­ra­si, iler­le­me, in­san­lı­ğın ge­le­ce­ği adı­na ha­re­ket et­tik­le­ri­ni id­dia edi­yor­lar. Hal­bu­ki tek ve esas he­def, kü­çük bir azın­lı­ğın ka­rar­la­rı­nın ga­ran­ti­ye alın­ma­sı, in­san­lı­ğa acı ve yı­kım­dan başka bir şey ge­tir­me­yen bir sis­te­min ayak­ta tutul­ma­sı­dır.”
Reklam
Fransa’nın Cezayirlilere İşkencesinden Miligram bir kesit
“Gün­düzün koridor­da ve merdivenlerde aralık­sız bir gidiş geliş var­dı. Paraşüt­çüler kuş­kulu tutuk­luları önlerine katarak hiç acımadan sürüp götürür­ler­di. Son­radan öğ­ren­diğime göre her kat­ta zin­dan hüc­relerine çevir­dik­leri odalar­da on ­beş yir­mi kişi tutuyor­lar­mış. Tutuk­lular ya yer­de yatıyor ya da üçü dör­dü bir yatağı
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.