Fransa, sömürgesi Cezayir'de başlayan ulusal kurtuluş savaşını bastırmak için her yola başvurdu. Emperyalist işgalciliğin bağnazlığı, işkencesi ve ırkçı vahşeti bu kez Fransız devletinin imzasını taşıyordu. İşkence tezgahına götürülen binlerce Cezayirlinin arasındaki sayısı az Fransızlardan biri olan gazeteci Henri Alleg, işkencede pek çok direnişçinin söylediği "bilmiyorum" sözcüğünü, daha bükülmezce kullandı... "Size söylemeyeceğim!..." Alleg'in "Sorgu"su, bu süreci anlatıyor. Ancak, bunun yalnızca işkenceyi teşhir etmekle sınırlı bir kitap olduğunu düşünmemeliyiz. "Demokrasinin" doğum yeri sayılan bir "uygar ülke"nin, bir başka halka karşı sömürgeci vahşetini bütün çıplaklığıyla anlatan gerçek bir eserdir. Bir dönüm noktasıdır "Sorgu". Fransız aydınları derin bir suskunluk içinde iken yayınlanan "Sorgu" "Özgür Fransa"nın bağımsız mahkemelerince yasaklandı. Ancak ardından, Fransa'da on binlerce satıldı, birçok dile çevrildi. İşkencenin sistematik bir şekilde uygulandığı Türkiye'de "Sorgu"yu yeniden basmak, güncel bir ihtiyacı karşılamaktır gerçekte.
Kurban ve cellat da tek bir kişidir: kendimiz. Gerçekten de açık seçik söylemek istersek şu çıkıyor ortaya; bu rollerin birinden kaçınmak için ötekini benimsemek gereklidir.
Eğer bir ulusu, kendi öz benliğine karşı koruyacak gelenekleri ve yasaları yoksa ve eğer 15 yıl, dünün kurbanlarını bugünün cellatları haline getirebiliyorsa, o ulusun olaylar karşısındaki tutumu ve davranışı yalnızca fırsat ve rastlantılara bağlıdır.
Eğer bunlara karşı koymazsak üzerimize daha çullanacaklar. Öteki uluslara, susmamızın kabullenme demek olmadığını anlatmalıyız. Susmamız bize zorla yüklenen ve ardı kesilmeyen bir kabus sonucudur. Bunu çoktan biliyordum fakat kesin bir kanıt bekliyordum.
Spanos, her kalın kitaba el konması için genel bir emir verdi. Çünkü her kalın kitap Komünist kitaptı. Kocaman bir yemek kitabı kurtulamayanlar arasındaydı. Neyse; telefon rehberi kurtulabildi.
Anımsa, ölümlerini sırt çantalarında taşıdılar; alıştıkları çok önemsiz bir şey gibi, günlük tayınları gibi. Daha hiçbir şey görmediniz. Acı çekmediniz. Bizleri yıllar boyunca yok ettiler, karşılık vermedik.
Birbiri ardından gördüğümüz olaylar sanki kendimizi kaybettirmişti bize. Ama kararlı ve güçlü bir adamın ortaya çıkması, dostlarına olan görevini gözünü kırpmadan üstlenip yenmesi, bizi kendimize getirdi.
Fransa, sömürgesi Cezayir'de başlayan ulusal kurtuluş savaşını bastırmak için her yola başvurdu. Emperyalist işgalciliğin bağnazlığı, işkencesi ve ırkçı vahşeti bu kez Fransız devletinin imzasını taşıyordu. İşkence tezgahına götürülen binlerce Cezayirlinin arasındaki sayısı az Fransızlardan biri olan gazeteci Henri Alleg, işkencede pek çok direnişçinin söylediği "bilmiyorum" sözcüğünü, daha bükülmezce kullandı... "Size söylemeyeceğim!..." Alleg'in "Sorgu"su, bu süreci anlatıyor. Ancak, bunun yalnızca işkenceyi teşhir etmekle sınırlı bir kitap olduğunu düşünmemeliyiz. "Demokrasinin" doğum yeri sayılan bir "uygar ülke"nin, bir başka halka karşı sömürgeci vahşetini bütün çıplaklığıyla anlatan gerçek bir eserdir. Bir dönüm noktasıdır "Sorgu". Fransız aydınları derin bir suskunluk içinde iken yayınlanan "Sorgu" "Özgür Fransa"nın bağımsız mahkemelerince yasaklandı. Ancak ardından, Fransa'da on binlerce satıldı, birçok dile çevrildi. İşkencenin sistematik bir şekilde uygulandığı Türkiye'de "Sorgu"yu yeniden basmak, güncel bir ihtiyacı karşılamaktır gerçekte.