Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Soruşturma

Ergun Göze

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"Kapitalist yaklaşım da Türk gerçeğine yabancı ve hatta aykırıdır. Marksistler, kapitalizme karşı çıkmakta haklıdırlar. Fakat, marksizm, batıdaki kapitalizme karşı çıkmaktadır ve yukarıda belirttiğimiz gibi, memleketimizde o tarzda bir kapitalist tatbikat hiçbir zaman olmamıştır. Türkiye'de feodalite olmamıştır. Türk toprak nizamında kölelik yoktur. Ağalık, Türkiye'de "vermekle❞dir. Cami, eşitlik kaynağıdır. Manevi hava insanın insan tarafından istismarının önleyicisidir. Fakat, İkinci Dünya Harbi' nden sonraki dönemde Türkiye'de kapitalizm değilse bile kapitalist davranışlar gösteren bir özel sektör anlayışı meydana çıkmıştır. Bir kısım özel sektör, bu anlayışa girmiştir. Böylece Türkiye'de kapitalizm namına da, marksizm namına da vuruşanlar Türk gerçeği namına hareket etmemektedirler. Bunlar birbirlerine göre bazı noktalarda haklı ve fakat Türk gerçeği karşısında haksızdırlar."
Sayfa 170 - Boğaziçi YayınlarıKitabı okudu
"1938'de partiyi terk ederken bile Rusya'nın kötü bir seyir geçirmekte olduğu, birgün düzeleceği ümidini muhafaza ediyordum... Eğer bir fahişeyle evlenilirse, bilinir ki bu bir fahişedir. Fakat her dışarıda geceleyişinde yine de infial duyulur. İnfial ölmez, bu cari bir psikolojik haldir." (Varşova Paktı)
İspanyolların en büyük şairi Pablo Neruda ile röportajKitabı okudu
Reklam
L: Insanın yeni manasi hususunda yapmış olduğunuz bu araştırmada, size mücerret bir anlamak ihtirası mi, yoksa pratik neticelere varmak arzusu mu rehberlik etti? B: Sade anlamak ihtirası, dünyanın mekanik idrakine karşı içimde daima bir nefret duymuşumdur. Şüphesiz bu araştırma benim dini, şahsi tavrımı gösterir. Büyük fizikçi James Jeans'in anlayışına iştirak ediyorum: "Bilgilerin akımı, bizi mekanik olmayan bir gerçeğe doğru götürüyor. Kâinat büyük bir makine olmaktan çok büyük bir düşünce olmaya benziyor."/
"Osmanlı Türkçesi'nin, yaşayan dile dayanan ve halktan hiç kopmamış bir yazı dili vardır. Mesela Baki'nin, "Mevahib Tercümesi" bugünkü Türkçe'den farksızdır. Bir de küçük bir zümrenin, "münşiler"in kullandığı çok ağdalı yazı dili... İşte bu, biraz suni bir dildir. Bu sebeple tutmamıştır. Halbuki bu yazı dili, uydurma da değildi. Bugünkü uydurmaca kadar Türkçe'ye uzak ve zevksiz değildi. Bugünkü uydurmaca, tabii olmadığı gibi yanlıştır da. Türkçe'nin fonetiğine de, morfolojik yapısına da aykırıdır."
Sayfa 158 - Boğaziçi YayınlarıKitabı okudu
"Freud, hipnoz ve hipnoterapiyi iyi beceremediği için serbest tedavi ve psikanalize iltica etmiş bir Viyanalı Musevi'dir. Nazariyesinin temelini teşkil eden müşahedelerinin kahramanı olan hastalarının kâffesi, Viyana Musevi sosyetesinin mensuplarıdır. Üstelik bu vakalar sadece Viyana Musevi sosyetesinin seksüel patoloji bakımından çok mariz tiplerini temsil etmekle kalmazlar, aynı zamanda Viktorya devri Avrupa'sının dejenere burjuvazisinin problemlerini de temsil eder. Bizzat Freud, homoseksüel temayül lerle meşbu bir "nevroze"dir. Genç annesine hayran, yaşlı babasın dan nefret eden ezilmiş bir Museviliğin tam temsilcisi. Pfister adında bir adama, görür görmez vurulmuşçasına tutulmuş, ona baba, sevgili karışımı bir muhabbetle bağlanmıştır. Avrupa ilim dünyasından kovulan Freudizm, ABD Musevi psikiyatrları tarafından benimsenmiştir. Kimsenin kimseyi kontrol imkânı bulunmayan böyle bir muhitte, Freudizm boy atmıştır. Psikanaliz, bugün daha çok bir modadır... Bu konu artık mizahi fıkralara kadar girmiştir."
Sayfa 271 - Boğaziçi YayınlarıKitabı okudu
"Tarihin hiçbir devrinde ve dünyanın hiçbir yerinde, bizdeki "uydurmaca”ya benzer bir hareket görülmemiştir. Bu, sosyal bir cinnetin, "dil" sahasındaki görünüşünden başka bir şey değildir. Bazı memleketlerde, mesela Almanya'da, dilin sadeleştirilmesi cereyanı ortaya çıkmış ve fakat bu dilin kendi bünye ve çerçevesini aşmayacak, normal şekilde dağdağasız ve patırtısız olmuştur. Dilde sadeleştirmenin ölçüsü "yaşayan dil'dir."
Sayfa 157 - Boğaziçi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Biliyorsunuz Japonya'da bir maymun cinsi vardır ki, gruplar halinde ve göçebe vaziyette yaşar. Bu gruplar bazen karşılaşırlar. Bir defasında bakmışlar ki, gruplardan birisi kültür değişikliğine uğramış, muzu yemeden önce yıkamak gerektiğini keşfetmiş. Diğer grubun ise haberi yok. Eğer bunlar maymun değil de insan olsaydı, "muzu yıkayıp yiyenler" ile "yıkamadan yiyenler" diye ikiye ayrılıp harp ederlerdi. Maymunlar ise, işi savaşa kadar götürmediler. Zira, muz yemeyi bir ideoloji meselesi yapmaya yetecek idrake sahip değillerdi."
İspanyolların en büyük şairi Pablo Neruda ile röportajKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.