Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sosyal Bilimlerin İslami Temelleri

Muhammed Kutub

Sosyal Bilimlerin İslami Temelleri Sözleri ve Alıntıları

Sosyal Bilimlerin İslami Temelleri sözleri ve alıntılarını, Sosyal Bilimlerin İslami Temelleri kitap alıntılarını, Sosyal Bilimlerin İslami Temelleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her şeyi bilen ve sonsuz hikmet sahibi olan Allah, ruhbanlığı onlara da, başkalarına da farz kılmamıştır. Çünkü şanı yüce Allah, ruhbanlığın hataya elverişli bir düzen olmadığını ve insanın yaratılış gayesini gerçekleştiremeyeceğini bilendir. Çünkü Allah, insanı; yeryüzünde bir halife olması, orada çalışıp çabalaması, orayı imar etmesi, - göklerdeki ve yerdeki imkânları insanın emrine verdiği için- çeşitli alanları üzerinde otoritesini sağlaması için yaratmıştır.
Sayfa 23 - Beka YayıncılıkKitabı okudu
Bizler -Müslümanlar- çocuklarımızı Allah'a baş kaldıran, insanlara karşı zorbalık ederek uluhiyet iddiasında bulunan, insanları kendisine köleleştiren kimselere karşı hayranlık uyandıracak, şanlarını yücelterek gözlerini kamaştıracak bir şekilde mi eğitiyoruz? Şanı yüce Allah'ın, ahiretteki akıbetlerinin cehennem ateşinde ebedi kalmak olduğunu açıklamış olduğu kimselere hayran olmak üzere mi eğitiyoruz?
Sayfa 166Kitabı okudu
Reklam
Dosdoğru bir Müslüman, faaliyetlerinin herhangi birinde ve hayatının herhangi bir alanında- nereye yönelirse yönelsin- dinin engelleriyle karşılaşmayacaktır. Tam aksine kendisini teşvik edenin, gayrete getirenin, çalışmaya ve faaliyete sevkedenin din olduğunu görecektir. Şahit, Tarih şahittir...
Herhangi bir zamanda, insan, kendisini bütün ibadetlerden kurtulmuş ve özgürlüğünü elde etmiş olduğunu, kimsenin ve hiçbir şeyin, üzerinde herhangi bir yetki ve otoritesinin bulunmadigini düşündüğü zaman...İşte o zaman artık o, kulaklarına kadar ibadetin içine gömülmüş olur...Ama hevâ ve arzuların ibadetine.. " Sen kendi hevâsını ilâhı edineni gördün mü?" (Câsiye, 45/23) Asla! İbadetsiz olmaz. Çünkü ibadet, fitratın derinliklerinde saklı bulunur, onun bir parçası... Fitrat dosdoğru olduğu takdirde ibadet de dosdoğru olur. Fıtrat hastalanırsa, ibadet de hastalanır ve çeşitli alanlarda darmadağın olur: "Şüphesiz ki bu Benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun, başka yollara uymayın. Sonra sizi onun yolundan ayırırlar .. " (el-En'âm, 6/153)
Cahiliyeyi bilmeyen bir kimse, İslam'ı da gerçek mahiyetiyle anlayamaz.
Sayfa 211
İbadet Allah'ın sevdiği ahlakı,düşünceleri, duyguları ve davranışları da kapsar.
Sayfa 83
Reklam
Peki, bizlerin, Bati eğitiminin pek çok olan olumluluklarını görürken, yine aynı şekilde pek çok olumsuzluklarına karşı gözlerimizi kapatmamız doğru olur mu? Bizler, olumlu yanlarına bakarak gözlerimizin kamaşmasının etkisiyle olumsuzluklara karşı da gözlerimizi kapatacak olursak, takınacağımız bu tutum doğru olur mu, bizler ilkeli hareket etmiş olur muyuz, yoksa bizler taklitçi ve başkalarının peşinden giden kimseler mi oluruz?
Sayfa 191Kitabı okudu
Şanı yüce Allah eğer başarının gerçekleşmesini dilemezse gerçekleşmez. İsterse gerekli sebepler yerine getirilmiş olsun. Uzak geçmişte Firavun'un durumu, yakın geçmişte Hitler'in durumu bilinmeyen bir hâl değildir. Bunlar tasavvurun da ötesinde gerekli sebepleri yerine getirdi. Ama onların ikisi de korkunç bir başarısızlığa uğradı. Biri suda boğulup gitti, diğeri ise başarıya varmaya bir adım kala istediğini elde edemeden yenik düştü ve intihar etti.
Arkasından amel gelmeyen bir arzu hiçbir sonuca götürmez.
İslâm'da din, hayatın kendisidir. Hayatın tümü, her şeyiyle, bütün yönleriyle ve bütün alanlarıyla...
Sayfa 190 - Beka YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Eğer bizler insanın evrim geçirmiş bir hayvan oldugunu, onu yaratanın da onu yaratmakta bir amacının olmadığını farzedersek, acaba insanı var eden yaratıcı tarafından belirli bir hedefi olmaksızın var olan bu hayvanî yapıda “değerler" in yeri neresidir, dersiniz? Onun hayatına egemen "ölçüler" nelerdir? Onun gerçekleştirdiği herhangi bir iş hakkında hüküm verebilmek için başvuracağımız mikyaslar nelerdir? Onun yaptığı işlerin hangisini hayırli ve iyi diye nitelendireceğiz, hangisini kötü ve şer diye nitelendirecegiz? Yoksa hayır ve şer diye bir şey yoktur ve hepsinin değeri terazide aynı mıdır?
O, şanı yüce yaratandır. İnsanlar da O'nun yarattıklarındandır ... İlâhın hakkı O'na ibadet edilmesidir. Mahlûkun görevi de ilâhına ibadet etmektir. İşte bu da değişmez bir husustur .... Ama bu, -Avrupa'nın çağdaş cahiliyesinin yaptığı gibi-değişken çizgi üzerine yerleştirilecek olursa, gerçek ilâha ibadet edilmemesi, onun yerine ise uydurma ilâhlara tapınma sonucu ortaya çıkar. Çünkü insan, fitratı itibarıyla ibadet eden bir varlıktır... İbadet etmek onun için kaçınılmazdır. Bir insanla bir diğeri arasındaki fark, birinin ibadet etmesi, diğerinin de ibadet etmemesi değildir. Aksine fark, bir insanın Hak olan ilâha ibadet etmesiyle birlikte başka birtakım şeylere yahut onun dışında birtakım tanrılara ibadet şeklinde ortaya çıkar. Gurura kapılması ya da başkaldırması anında insan, kesinlikle hiçbir şeye ibadet etmediği izlenimine kapıldığı için ise, aslında kendi hevâsına tapmaktadır: "Sen kendi hevâsını ilâh edinen kimseyi gördün mü?" (el-Câsiye, 45/23)
Kilisenin -onlarda itikadı bir esas olarak kök salmış olan ruhun Avrupa'da zamanı geldiğinde ıslah/reform hareketlerine karşı durmak ve insanları uğradıkları zulme karşı başkaldırma gayretlerinden vazgeçirmek için kullandığını unutmayalım. Kilise bunu zulme, acıya ve bedbahtlığa razı olmanın, âhirette melekûta ulaşmaya insanları ehil kılan bir hâl olduğu iddiasında yapıyordu. İşte bundan dolayı Marx o meşhur, "Din, halkların afyonudur." sözünü söylemişti. Bu söz, Ortaçag'daki Avrupa kilisesinin dini hakkında doğru bir sözdü.Çünkü Kilise, feodalizme karşı ayaklanmamaları için halk yığınlarını dinle uyuşturuyordu.Kilise, bunu gerçekte kendi varlığını korumak için yapıyordu.Çünkü Kilise bir süreden beri büyük arazilere sahip feodallerden biri olmuştu Dolayısıyla Kilisenin insanlarını feodalizme karşı ayaklanmaya teşvik etmek aklın kabul edebileceği bir iş olamazdı.
Gerçek şu ki Batılı bilim adamı, bu bilimleri ele alırken her şeyiyle kendini bilime verdiğini ve pozitif bir dikkat konusuna eğildiğini sanmaktadır. Oysa o; birtakım ön kabullerle sahaya girmiş olduğunun ve -farkında olsun ya da olmasın- bu ön kabullerin, konuyu ele almak ve araştırmak çıkardığı sonuçlarda etkili olduğunun da farkında değil ... Bu ön kabuller ise dinî ve dinden bütün ilhamları ile araştırma Yoğunlaştırıcı giderici gereğini duymaktır. Hatta Batılı bilim adamı, bu ön kabule betimlenmiş bir tutumun üzerinde israrla durmasının, bilimsel araştırma karakterinin yerini belirleme görev olduğunu; çıkartılacak sonuçların doğruluk ve gerçekliklerinin da bu “kutsal" görevi yerine getirişindeki samimiyetin boyutuna bağlı oldugunu sanmaktadır. İşte bizim yolumuz bu noktada onların yolundan ayrılmakta yada ayrılması gerekmektedir.
Bizler kesin ve köklü olarak inanıyor ve geleceğin İslâm'ın olduğu hususunda hiç şüphe etmiyoruz. İslâm düşmanlarının bütün karşı çıkışlarının, onun bir defa daha yeryüzüne iktidar olmasına asla engel olamayacağına inanıyoruz.
Sayfa 12 - Beka YayıncılıkKitabı okudu
187 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.