Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı

Mustafa Coşturoğlu

En Eski Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı Gönderileri

En Eski Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı kitaplarını, en eski Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı sözleri ve alıntılarını, en eski Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı yazarlarını, en eski Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1788 yılında ekinler üzerine çekirge sürüsü çullanmıştı. Zamanın kadılarından biri çekirge sürülerine şu emirnameyi çıkarmıştır : "Ey adı çekirge olan kuşlar! Siz ki tanrının bitkilerini yemek suretiyle zararlı olmaktasınız. Halk bu yüzden sizlerden şikayetçi olduğu için bu mektup gönderildi. Aldığınızda aklınızı başınıza toplayıp bir daha böyle zararlar yapmayınız. Sizi tanrıya havale ederim."
Bizim toplumumuzda elli yıl öncesinin susup önüne bakan tipinin davranışı «güzel» idi. Dünün susan ve suskun toplumu «iyi» bir toplumdu. Oysa bugün başını dik tutabilen bireyler iste­niyor; hakkını tanıyan ve arıyan, sorunlarını ve çözümünü düşü­nen devingen bir toplum karekteri geçerli sayılıyor. Bu yeni be­lirtiler ahlâk ölçülerindeki değişimin somut görüntüleridir.
arı matbaasıKitabı okudu
Reklam
Konunun gerçek temellerine inildiğinde görülür ki devrime yönelik suçlamalar, devrimle erişilen ileri aşama ile toplum tabanının birbirlerine yabancılaşmasından ileri gelmektedir. Dar bir kesitte doruklaşan ileri yaşantı ile çağdaş düşünce, tabandaki geleneksel yapıya ve yaşantıya ters düşmektedir. Her iki kesitin dünya görüşleri ve ahlâk anlayışları, birbirlerine, ayrı ayrı dünyalara özgü kurallar olarak görünür. Böylece gruplar arası çelişkiler ve karşıtlıklar başlamıştır. Yabancılaşma, hızla değişen ve gelişen aile yapısında vardır. Yüksek öğrenim yapıp değişik bir yaşantıya geçen gençler, eski kültür ve yaşantı düzeyinde kalan aile çevresine karşı yabancılaşmağa girmiştir.
arı matbaasıKitabı okudu
Bizim görüşümüze göre, Türk toplumunda gerek şizofrenik düşüncelerin oluşumunu ve etkilerini, gerekse şizoid bir toplu­mun temel karakterini ünlü Türk romancısı Yaşar Kemal işlemiştir. «İnce Memet» inde yazar, ilk evrelerine göre gelişmiş bir top­lumda baskı ve korku nedeniyle geriye dönüş mekanizmasının (regresyon) nasıl işlediğini somut olaylar içinde belirtmiştir. En ileri ve uygarca yasaların bulunduğu bir toplumda ince Memet'in silâhla dağa çıkışını toplumsal bir regresyon (geriye dönüş) say­mamak ve bu geriye dönüş etkenlerinin toplum yapısından silin­mediğini görmemek olanağı yoktur. Burada belirttiğimiz regres­yon, şizofreninin temel niteliklerinden biridir. Bundan başka ya­zarın, «Yer Demir Gök Bakır» adlı romanında, şizofrenik toplu­mun düşünce yapısı, toplumsal ve ekonomik karekteri, bir bütün­lük içinde ele alınıp işlenmiştir. Kanımızca bu romana, geri kal­mış ve yabancılaşmış toplumsal bir grupun tablosu diye de ba­kılabilir.
arı matbaasıKitabı okudu
Atatürk, «Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem; o işe neler engel olur diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı iş kendiliğinden yürür» demiştir. Atatürk'ün başlattığı Türk devrimini iki aşamada düşünür­sek, bunun ilk aşaması, ulusal varlığın bütünlük ve sürekliliği için zararlı olan engellerin ve etkenlerin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Devrimin bu ilk aşamasında Türk toplumunun varlığı için tehlikeli, yaşam sürekliliği için zararlı engeller kaldırılmış­tır. Arap alfabesi, hilâfet ve şeriat düzeni, tekkeler, tarikatlar v.b. gibi... Bu arada bir takım değersiz sayılan kavramlar da ulu­sal yapıya güçvermiştir. Örneğin, horgörülen anadilimiz ve anadilimizdeki «Türkî- i basit» veya «Galat-ı Türkî» gibi aşağılanan sözcükler, yepyeni değer kazanmıştır. Sürü sayılan halk ve köy­lü saygı ile anılmağa başlanmıştır bu devrede. Devrimin ikinci ve daha sonraki aşamaları ise, Türk toplumunun çağdaş uygarlık doğrultusunda evrimini, yükselmesini, insanca yaşanacak yeni bir toplum düzeninin kurulmasını amaçlar.
Sayfa 3 - arı matbaasıKitabı okudu
Ekonomik yönden eriyen; kültürü, sanatı, düşüncesi çürütülen bir toplumda, bünyesel olarak zararlıya karşı kendiliğinden bir tepki beklenemez. Bu koşullar altında toplumun bağımsız yaşa­ması da söz konusu olamaz. İşte böyle zamanlarda devrimci ön­derler veya devrimci güçler, toplumun yapısındaki erime ve çü­rüme etkenlerini, canlılığın temel yasasına uyarak ortadan kal­dırırlar, toplumun korunmasının, güçlenmesinin ve ilerlemesi­nin temel koşullarını hazırlarlar. Bu temel koşullar, bilimin, sa­natın, ekonominin, tekniğin, kültürün ve düşüncenin çağdaş öl­çülere erişmesiyle oluşurlar.
Sayfa 4 - arı matbaasıKitabı okudu
Reklam
Türk devrimi yıllarca önce modeli çizilmiş bir kuram üzerine oturmaz. Bu nedenle devrimin biçimini ve modelini kurucusun­dan başkası önceden bilemezdi. Atatürk'ün yaşadığı yıllarda bi­le devrimin bir kaç yıllık gelişim programını ilân etme olanağı yoktu. Bunu Atatürk'ün kendisi bile yapmaktan çekinmiştir. Bu da devrimin ayrı bir özelliğidir. «Geleceğe ipotek koymamak» biçiminde söylenmektedir bu özellik.
Sayfa 6 - arı matbaasıKitabı okudu
Türk devrimi Türk toplumunun varlığını korumak, sürdür­mek ve yüceltmek ülküsünden gelmektedir. Devrimin kökeni, varolmanın gerektirdiği değişmiyen canlılık kuralları ve doğa yasalarıdır. Onu, uzviyetin bağlı olduğu doğal yasaların dışında düşünemeyiz. Bu nedenle Türk devrimi ile Türk toplumunun var­lığını sürdürmesi arasında köken birliği vardır. Her iki kavramda da bir özdeşlik vardır. Onun içindir ki Türk devrimi ile uğraşmak, onu rayından çıkarıp yozlaştırmak, Türk toplumunun yaşam sürekliliğini besliyen ve onu koruyup yükselten organik bağları koparmakla birdir. Nitekim son çeyrek yıldanberi Türk toplumunun içinde bulunduğu yoğun bunalım dönemleri devrimin par­çalanmasından ve yozlaştırılmasından doğmuş acı sonuçlardır.
Sayfa 6 - arı matbaasıKitabı okudu
Açıkça görüldüğü gibi devrimi parçalamak, iktidarda kalma­yı sürdürmek amacını gütmektedir. Bu nedenle devrimlerin par­çalanmasının altında siyasal amaçlar yatar; belli sınıfların, özel­likle para egemenliğini elinde tutanların çıkarlarını siyasal yön­den korumak vardır. Devrimlerle birlikte parçalanmak istenen, daha henüz kuru­luş evresi tamamlanmamış olan Atatürkçü lâik toplum düzenidir. Bu parçalamanın uygulamaları «toplumsal şizofreni» karakteri­nin doğmasına yol açmıştır. Ve bu karakterle çağdaş düşünceye düşman bir eğilim içinde Türk toplumu çağ dışına doğru hızla ve bilinçsizce itilmektedir.
Sayfa 7 - arı matbaasıKitabı okudu
Devrime sahip çıkanlar, reformların gerçekleşmesi için çır­pınanlar, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar kendi toplumla­rının çağın dışında kalmasından ve erimesinden en çok kuşku duyan kişilerdir.
Sayfa 8 - arı matbaasıKitabı okudu
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.