Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı

Mustafa Coşturoğlu

Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı Gönderileri

Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı kitaplarını, Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı sözleri ve alıntılarını, Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı yazarlarını, Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ünlü düşünürler, şizofrenik düşünce ile ilkel insanların dü­şünce sistemlerinde yakın benzerlikler bulmuşlardır. İlkel insanların ortak düşüncelerinde eşya, organizma ve fenomenler (gözlenebilen olay) aynı zamanda hem kendile­ri, hem de başka birşey olabiliyorlar. Dinsel güç ve nitelikleri hem dışarıdan alabilirler, hem de dışarıya yansıtabilirler. Buna göre, kendileri hem bulundukları yerde, hem de başka bir yerde olabilirler. Nesneler ise kendi niteliklerinden başka bazı dinsel nitelikler taşırlar. Bu temele dayanan düşünceye sihirli veya mantık dışı (prelojik) düşünce denir.
Sayfa 65 - arı matbaasıKitabı okudu
şaka mı bu :D
1788 yılında ekinler üzerine çekirge sürüsü çullanmıştı. Za­manın kadılarından biri çekirge sürülerine şu emirnameyi çıkar­mıştır : «Ey adı çekirge olan kuşlar! Siz ki tanrının bitkilerini ye­mek suretiyle zararlı olmaktasınız. Halk bu yüzden sizlerden şi­kâyetçi olduğu için bu mektup gönderildi. Aldığınızda aklınızı ba­şınıza toplayıp bir daha böyle zararlar yapmayınız. Sizi tanrıya havale ederim.»
Sayfa 54 - arı matbaasıKitabı okudu
Reklam
Balkan Savaşının en karanlık günleri... Edirne düşmüş, Bul­garlar Çatalca'ya gelmişti. Son kurtuluş çaresi olarak Osmanlı Devletinin Babı Meşihat dairesi okullara bir genelge gönderir. Ge­nelgeye bir de dua eklidir. Gönderilen bu duanın okullardaki öğrencilere 4444 defa okutturulması emredilmiştir. O zaman Peyami Safa 12 yaşında bir öğrencidir. Eline verilip okunması iste­nen duayı babasına gösterir. O da bunu doğru Abdullah Cevdet'e verir. Abdullah Cevdet de duayı İçtihat Dergisi'nin 54. sayısında basıp altına şu notu eklemiştir : «Duanın en iyisini (âlâsını) Bulgarlar ettiler. 30 yıl kadar çalışıp ulusunu güçlendirdiler. İdarelerini düzenlediler. En iyi uygulamanın örneklerini vermeğe koyuldular. Zafer ve bağımsız­lıklarının nedenlerini hazırladılar. Vatana, özgürlüğe, memleke­tinin geleceğine inandılar. Bizim ise kafalarımız boşaldı. Derile­rimiz içinde et, kemik, kan kalmadı. Köylerimizde köylü, köylükle­rimizde köy kalmadı, Anadolu boşaldı. Anadolu hastadır. Anado­lu ölüyor.»
Sayfa 52 - arı matbaasıKitabı okudu
Örneğin, Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof.Kemal Bıyıkoğlu 1970 yılında şunları söylemektedir: «Mânevi değerlerin kontrolünden çıkan bir ilim ve teknik ne kadar ilerlerse, insan­lık için o kadar zararlı olur. (...) Nitekim dinî müesseseleri bulu­nan yabancı ülke üniversitelerindeki çalkantılar gelip geçici oldu­ğu halde mânevi müesseselerden yoksun olan Türkiye Üniversite­lerinde bu çalkantılar gittikçe artmakta ve tehlikeli bir hal almak­tadır. Erzurumlular, anarşi kaynağı olan üniversitelere, câmî yaparak manevi bir müesseseyi sokmak suretiyle Marksistlere ilk şiddetli darbenin indirilmesinde öncülük yapmışlardır.» Rektör Kemal Bıyıkoğlu'nun bu görüşleri, Türkiye'nin nere­lerden nereye geldiğini belgelemek yönünden çok önem taşır. 1839 Tanzimat fermanında da ülkenin geri kalmasının ve parçalan­mağa yüz tutmasının nedeni olarak dine önem verilmediği gös­terilmektedir. Burada ise daha da gerilere gidilerek bilimin in­sanlık için tehlikesinden söz edilmektedir. Bu da şizofrenik ka­rakterin «geriye dönüş» belirtisinden başka bir şey değildir.
Sayfa 43 - arı matbaasıKitabı okudu
Devlet, giderek çağın gereklerini kavramak yeteneğin­den yoksun kalmaktadır. Çağın gelişim doğrultusunu ve hızını anlamaktan uzak bulunmaktadır. Bu sonucu da devleti yönetenlerin kültür ve düşünce yapıları belirlemektedir. Çağdışı düşün­celerin giderek devletin bürokrat kesiminde ağırlık kazandığı bir gerçektir. Bu gidiş ise bir toplumsal bunamaya veya toplum­sal şizofreniye kapı açmaktadır.
Sayfa 37 - arı matbaasıKitabı okudu
Prof. Osman Turan 12 Mart 1960 tarihli Türk Yurdu Dergisinde lâiklik üzerine özetle şunları yazmaktadır: «Türkiye'de lâiklik, dînî ve içtimai zaruretlerin bir neticesi olarak doğmuş değildir. Çünkü Türk - İslâm dünyasında ciddî ve tehlikeli bir mezhep çatışması yoktur. Lâikliğe karşı meydana gelen dini ve millî tepki yanlış olarak «taassup» diye adlandırılmıştır. Lâiklik, din ve fikir özgürlüğünü ortadan kaldırmış; millî, insanî ve demokratik hakları yok etmiştir. Lâiklik kültürde, hem de manevi ilimlerde çöküş ve kısırlığı hazırlamıştır. Lâiklik yüzünden ulusal birlik sarsılmış, sosyal ve ahlâkî düzen zayıflamış; feragat, fedakârlık ve fazilet duyguları eski gücünü yitirmiş, menfaat, maddî hırslar ve zabıta olayları artarak manevi huzur zedelenmiştir. Lâiklik, ulusal onurun kırılmasına, aşağılık duygusunun doğmasına, tarihi kişilik ve vekarımızın sarsılma­sına âmil olmuştur.» Gerçek anlamıyla bu tür düşünceler çağ dışıdır, bilimsel yönden hiç bir değer taşımazlar. Ancak böyle düşüncelerle bir topluma yön verilmeğe kalkışılırsa, o zaman toplumun gelişim doğrultusu tersine dönmüş olur; şizofrenik gidiş hızlanıyor de­mektir. Çünkü biz, lâik toplumu şizofrenik toplumun karşıtı ola­rak düşünmekteyiz.
Sayfa 36 - arı matbaası / osman turan ülkü ocaklarının yöneticileri arasındadır.(1959-1973)Kitabı okudu
Reklam
Bir ülkenin üniversitesi, gençliği, aydınları, yazarları, sanat­çıları, öğretmenleri sağlıklı bedendeki sinir düğümleri gibi değerli görevler yaparlar. Nasıl sinir düğümleri tahrip olduğu za­man bünye tümden felç olursa, bir toplum içinde saydığımız de­ğerlerin çökertilmesi de toplumu felçli duruma sokar. Böylece toplumun sömürülmesi kolaylaşır, buna bağlı olarak da toplum içinde çıkarcıların istedikleri biçimde kamu oyu yaratılması ola­nakları doğmuş olur.
Sayfa 34 - arı matbaasıKitabı okudu
Ül­kede pahalılık mı var, halk geçim sıkıntısı içinde eziliyor mu? bunun nedenlerini düşünmiyeceksin. Susuzluk, kuraklık ve kıt­lık mı oluyor? bunun da üzerine varmıyacaksın. Bunlar karşısın­da bir «teslimiyet» içinde boyun bükeceksin. «İslâmiyetin gös­terdiği yol budur» diyeceksin.
Sayfa 32 - arı matbaasıKitabı okudu
Halk, kültür ve düşünce düzeyinin yükseldiği oranda bilinç­lenmektedir. Topluma dinamizm kazandıran güç de bu yoldan sağlanır. Lâiklik ise kültür ve düşünce düzeyini yükseltmeğe yarıyan bir manivelâdır. Toplumsal gelişmeyi kendi çıkar açıla­rından zararlı gören egemen güçler, bu nedenlerle lâikliğe karşı özel bir düşmanlık beslerler. Son çeyrek yüzyıl içinde bu düş­manlığın çok değişik örnekleri ortaya konmuştur.
Sayfa 29 - arı matbaasıKitabı okudu
Geri kalmış ülkelerde toplumların özünü çürüten sömürücü girişimler, din ve milliyet kılığına sokulduğu zaman toplumdan bir tepki gelmez; gerek içten ve gerekse dıştan bu yolla soyulup sömürülmesini böyle bir toplum kendi yararına sayar, yaşa­mın doğal gereklerinden bilir. Bunu, yukarıda açıkladığımız kanser illetinde, hücre çoğalması karşısında organizmanın bu değişmeyi yadırgamamasına benzetebiliriz. Kanserde, organizma nasıl bir yanılgı içinde bulunup da bir savunmaya gerek gör­müyorsa, geri kalmış toplumlarda da din aracılığı ile yapılan sömürü veya dini bir soygun yöntemi olarak kullanmak karşısında, toplumdan bir tepki beklemek olanaksızdır. Milliyet duyguları için de aynı şeyleri söyliyebiliriz.
Sayfa 21 - arı matbaasıKitabı okudu
52 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.