"Herkes Orhan Veli'yi bilir ama çoğu kişi abisi Adnan Veli'yi bilmez."
-Bir Sahaf
Evet, ben de Adnan Veli'yi bilmeyenlerdendim. Orhan Veli en sevdiğim şair idi. Abisini de okumak gerek, diye düşündüm. Hasbelkader kütüphanede karşıma çıkınca açıp bir hikayesini okudum. Pek hoşuma gitti, aldım eve getirdim. Okumadan önce beklentilerimi sıraladım, dedim ki, bu kitabı bitirdiğimde:
Mizahımda gelişim,
Karakter konuşturmalarımda ilerleme,
Şiirimin kıvrak ve ironik yapısının güçlenmesi,
Yeni argo terimler öğrenme,
Ve son olarak üreteceğim eserlere malzeme olmasını beklerim bu kitabın.
Bitirdikten sonra görüyorum ki:
Mizahımda ve şiirimde gelişim harici öğelerde beklentilerim karşılanmış. Mizah ve şiir konusu ise çok genel olduğu için biraz soyut kalıyor. Bunu hemen anlayamam. Bu yüzden Adnan Veli'yi okumaya devam etmeli. Çünkü mizah denince okuduğum sayılı komiklerden biri. Bu işi ziyadesiyle beceriyor. Kadın karakterleri konuşturmada, hele ki argo dilde çok başarılı. Adnan Veli gibisini bir de Hüseyin Rahmi'de görmüştüm. Şüphesiz mizah edebiyatımızın köşe taşları bu adamlar. Okuyalım vesselam..
SosyeteAdnan Veli · Akbaba Yayınları · 195610 okunma
Süleyman Bey epey efkârlanmıştı. Cebinden sigara paketini çıkardı. Yanında oturan Şükran’a uzattı:
— Hanımefendi, Camel cuvarası içionuz mu?
— Ne cigarası?
— Deve cuvarası. deve.
— Kamel mi efendim?
— Evet...
— İçeyim efendim bir tane...
Süleyman Bey, kadının göğsünü, omuzlarını, kollarını uzun uzun süzdükten sonra içini çekti:
— Hanımefendi be!..
— Buyurun efendim.
— Müsaade iderseniz size biraz gomplimen yapcem.
— Buyurun efendim, yapın.
— Pek zarifsiniz siz. Her zaman böyle misiniz, yoğsam bu ağşam hüsosi geyindiniz de, böyle gozel mi oldunuz?
Kadın ister istemez güldü:
— Aman Beyefendi iltifat ediyorsunuz. Ben güzel filân değilim.
— Orası bana ait. Bu entariyi nirde diktirdiniz?
— Paris’te efendim,
— Gaça çıktı?
— Unuttum efendim.
— Bak öyleysem, sana ağnatıviriyim. Ailemin seveceği adam bir kerem gayet gozel olmalıymış. Sinama artisti gibi olmalıymış. Sesi dirsen, Avrupanın şarkıcısı gibi ötmeliymiş. Aklı dirsen, darülüfün mektebinin mâliminden daha kıyak olmalıymış. Zekâsı dirsen, keskin sirkeden de beter olmalıymış. Mızıkadan en birinci anlamalıymış. Mettup yazmadan yana, gazte muharririnden üstün gelmeliymiş. Nezaketi dirsen Avrupanın diplomatı gibi olmalıymış. Yerli malı diplomatlarına benzememeliymiş. Terbiyesi dirsen, terbiyelerin en birincisi olmalıymış.
— Evlâdım, benim kızım biraz huysuzcanadır. Sen onun her dediğine bakma.. Sen işin oluruna bak. Terbiye ile nezaketin kitabını, kitapçı dükkânlarında iki buçuk liraya satıyorlar. Ondan bir tane alırsın.