Mutlu yaşam amacına erişmiş yaşamdır ve amacına erişmiş yaşam ise kişinin serpilip gelişmesi için ihtiyaç duyduğu her şeyi haiz yaşamdır ki bu da doğayla tamamen uyuşan yaşam demektir.
Vico, Yeni Bilim’in üçüncü edisyonunda , Stoacıların ‘Tanrı’yı kadere tâbi sonsuz bir bedendeki sonsuz bir zihin’ kıldıkları için kendi zamanlarının Spinozacıları olduklarını söylemiştir.
Stoacı monizmin son derece teleolojik olan doğasının karşısında Spinozanın tözünün eş ölçüde anti-teleolojik olan doğasını inceleyerek bölümü sonlandırıyorum.
Tartışmala konularından biri olan,yönelimsel olan zihin durumlarının içeriklerini nasıl kazandıkları meselesini merkezine almaktadır. Stoacılar ,failin zihin durumlarının yönelimsel olabilmesi için onun çevreyle doğru bir ilişki kurmasının gerekli olduğu yönündeki dışsalcı tezin bir çeşidini savunurlar. Buna karşın Spinoza tarihin en büyük içselcilerinden (internalist) bir olarak öne çıkar, zira tüm yönelimsel zihin durumlarının failin içsel veya yapısal özelliklerine dayandırılabileceğini düşünür.
Birer sistem olarak Stoacılık Spinozacılık pratiğe yöneliktir: her ikisinin de nihai hedefi bir mutluluk anlayışını ve mutluluğa nasıl ulaşılacağını dile getirmek ve savunmaktır.