Struma olayını Z.Livaneli'nin Serenadı sayesinde öğrenip araştırma ihtiyacı hissettim. Serenad'da o kadar basit ve etkileyici anlatılmıştı ki olay,merak etmeden yapamadım. Daha sonra da Struma ile ilgili 2-3 kitap okudum, Sunay Akın'ın da bir kitabında bahsediliyordu oradan da okumuş oldum ve bu olayın her kitapta o kadar da etkileyici anlatılamadığını fark ettim. Ama Karanlıkta Bir Ninni Struma'da olay, yine Serenad'daki gibi merak uyandıran, kolay unutulmayacak bir şekilde anlatılmış olduğundan, Struma konulu kitaplarımın devamı gelecek gibi duruyor
Sevdiğimiz ya da zorla sevdirildiğimiz televizyon bizi yavaş yavaş kitaplardan, doğadan, duyarlılıklarımızdan, insanlığımızdan uzaklaştırıyor. Bitiyoruz.
George Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. Aldous Huxley ise kitapları yasaklamaya gerek kalmayacağından, çünkü hiç kimsenin kitap okumayacağından korkuyordu.
Kitapta hem Struma var hem darbe dönemi ve işkenceleri. Birbirinden farklı bu iki olay öyle güzel kesiştirilmiş ki bu kitapta. Okuduğunuz bir bölümde gemideki insanların çektikleri canınızı yakarken diğer yanda darbe dönemi sorgulama yöntemleri ve işkenceleri canınızı yakıyor. Yazar belki de bu iki kötü, can acıtan olayı birleştirirken bir yandan da din,dil,ırk,ideoloji ayrımı yapmaksızın insana zulmün insana acı verdiğinin/vermesi gerektiğinin mesajını veriyordur. Kim bilir ?
Struma olayı ve 12 eylül darbesinde yaşananların son derece duygusal biçimde, bir insanın hayatı üzerinden anlatılmasına şahit oluyoruz.
Struma belgesel gibi anlatılmıyor. İlginizi çekiyorsa bunun için Struma - Halit Kakınç kitabını öneririm.
Kitap için duygusal dedim. Ancak ağlak değil. Duygu sömürüsü de yapmıyor. Sizi anlamaya- anlayışlı olmaya zorlamıyor, katledilen 789 kişi - ve üstelik 103'ü çocuk için üzülmek zorunda bile değilsiniz.
Ama bunlar gerçek ve yaşandı. Bunu bilmekte fayda var.