Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Süleyman Muslî

Ahmet Mithat Efendi

En Yeni Süleyman Muslî Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Süleyman Muslî sözleri ve alıntılarını, en yeni Süleyman Muslî kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kerem olsun da, maddi olsun manevi olsun ben razıyım...
(...) Çocuk: Sen saçlı sakallı muktedir bir adam olduğun hâlde benim sabavat-i hâlimi görüp dururken nasıl sadaka isteyebilirsin? Derviş: Kerem hususunda büyüklüğün çocukluğun dahli yoktur. Verilen şeye bakmalı. Çocuk: Kerem denilen şey yalnız birkaç dirhem vermekten ibaret midir? Öyleyse bende bu keremi göremezsin. Çünkü bende dirhem ve dinardan eser yoktur. Eğer keremin bir de manevisi olduğuna kailsen sana pek büyük bir inayet edebilmeye muktedirim. Derviş: Kerem olsun da, maddi olsun manevi olsun ben razıyım.
Sayfa 104 - sabavat-i hâl: çocukluk hâli | kerem: cömertlik, yardımseverlik | kail: inanmak, kabul etmek | dahli: etki, tesir | kail olmak: inanmak, kabul etmek | inayet: iyilik, yardım
İnsan gurbette terakki eyler.
Sayfa 103 - Dergah Yayınları
Reklam
... Zulme kendi elimizle meydan açtık. Buna insaf kail olmaz. Mademki bu derde biz sebep olduk, dermanını dahi hazırlamalıyız.
Sayfa 103 - kail olmak: razı olmak
Mücerrebdir ki âşıkın derdine derman olmak isteyenler ekseriya deva olmak üzere aşkından vazgeçmesini tavsiye ederler. Ne boş şeydir! .. Hummaya tutulan bir adama "Gel sen bu hummadan vazgeç. Zira bu şöyle mühlik, böyle belalı bir hastalıktır." demekten ne fayda çıkar?
Sayfa 115
Bahusus ki şey-i vahidin yalnız muhassenatını veyahut yalnız mazarratını görmek insanı vasıl-ı hakikat olmuş bir hakîm edemez. Muhassenat ve mazarrat her şeyde tabii ve zaruri olduğu cihetle hakîmin nazar-ı dikkati işbu a'mak-ı hakayıka vasıl olmak hikmet şanıdır.
Sayfa 98 - şey-i vahid: tek şey | muhassenat: güzellikler | mazarrat: zarar, ziyan | vasıl-ı hakikat: hakikate ulaşmak | hakîm: filozof, bilge | a'mak-ı hakayık: hakikatlerin derinlikleri
Küre-i nesim içinde zerre kadar bulanıklık görülmez ki ziya-yı kamerin tamami-i kuvveti önüne perde çekebilsin. Hava-yı nesiminin fevkalade berraklığı yıldızların dahi parlaklığını men edemediğinden ay karanlığı olan gecelerde dahi bayağı seherî denilebilecek bir ziya-yı latif uzacakyerlerden bile ekser şeyleri setredemeyecek mertebede saha-i zemini tenvir eyler.
Sayfa 88 - küre-i nesim: gökyüzü | ziya-yı kamer: ay ışığı | hava-yı nesimi: atmosfer | seherî: sabah aydınlığı | ziya-yı latif: hoş ışık | setr (et-): gizlemek, özlemek | tenvir: aydınlatmak
Reklam
Akalım efendim! Akalım! Çünkü gidelim diyemeyiz. Bu yollarda gidilmez. Nehir insanı ne kadar akıtırsa insan o kadar akar.
Sayfa 83 - Dergah Yayınları
Her kemalin bir zevali olur...
Frenkler derler ki, iki münteha daima yekdiğeriyle telaki eyler. (...) Münteha-yı cehaletten ilme doğru uzaklaştıkça Münteha-yı ilmin dahi yine cehalet-i külliyeye mülaki ve vasıl olacağı gibi mesail hep bu sözü tefsir eylemiştir. Lisan-ı zarafetimizde buna mukabil olmak üzere "Her kemalin bir zevali olur" sözüne intihap eylesek manadan tebaüt etmemiş olurduk.
Sayfa 77 - münteha: doğru; düz çizgi | telaki: kesişme | münteha-yı cehalet: cehaletin sınırı, ucu | münteha-yı ilim: ilmin sınırı, ucu | cehalet-i külliye: tam cahillik | mülaki ve vasıl: kavuşmak | mesail: meseleler; konular | lisan-ı zarafet: zarif, nükteli dil |
Vay! Tarihin medeniyet-i mütekaddimeye dair verdiği haber yanlış mıymış? Oralarda o kadar mamuriyet yok muymuş? Yanlış değilmiş efendim! Varmış! Lakin nahiv hocaları "Külli dır dır haber" * dedikleri gibi medeniyet-i mütekaddime hakkında mış mışlar için dahi "Külli mış mış hikâye" demek mahza hakikattir.
Sayfa 77 - medeniyet-i mütekaddime: eski medeniyetler | nahiv: cümle bilgisi
... hiç olmazsa nehir tariki denildikte hatırınıza Tuna Nehri tarikiyle seyir ve seyahati teshil ve tehvin eyleyen Osmanlı ve Avusturya vapurları hutur ederse istib'ad olunamaz.
Sayfa 76 - teshil ve tehvin: kolaylaştırmak | hutur: akla gelmek | istib'ad: yadırganmak
75 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.